''Sevmek yürek ister'' değil, "Her yürek sevmek ister". Sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek, cesaret ister..!
Kimse bilsin istemiyorum kalbimin kırıldığını. İşte bu yüzden herkesden gizlerim; yüzüm gülerken içimin ağladığını.
Bunca kalp kırıklıklarına rağmen küçüklüğümde yaptığım gibi rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: Acımadı ki !
Aşk; bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın, İzi kalır. Sonra bir daha dokunmazsın sadece yanına yaklaşırsın.
Sen bana mı soruyorsun yalnızlığı sever misin diye? Ben ki; çayı bile iki şekerle içerim, birlikte erisinler diye.
Hep denir ya ''ben arkandayım, sırtın yere gelmez'' diye.. Ben almayayım, yüzüm yere geleceğine, sırtım yere gelsin.
Ne kadar gidişine ses etmesemde bir bαşkαsının senin içini ısıtαcαğını bilmek; Benim hep içimi üşütücek.
Sigaraya ilk başladığında saklarsın ya hani. Taki ailen görene kadar. Bende aşka öyle sakladm kendimi, taki seni görene kadar.
Tüm gücünle sevme, sevgisinden emin olmadığn kişiyi. Ve unutma, Bugün seni terkeden; dün uğrunα ölecekti !
Tıpkı sevilmeyen bir öğretmen gibiydi kalbim... Parmak kaldıranlara inat, hep dersten anlamayanları seçti.
Bazen başını alıp gidebilecek kadar cesur; Ve bazen kalıp herşeye gözyumacak kadar yürekli olabilmeli insan.
Elden düşme sevdalar değil istediğim. Yüreğinin sahibi olmalıyım yada hiçbirşeyin. Yüreğinin sahibi değilsem önemi yok birşeyin.
Laf ebeliği yapma sevgili, Çünkü ebe de sensin sobe de.
Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile ...uzak kalamam gözlerine...
Biliyorum yarınlarım dünden farksız. Hayat mı bana küstü ben mi ona küstüm hatırlamıyorum ama, şu aralar fena dargınız.
Bazen dünyanın en zor mesleğidir... kendi duygularına tercüman olmak...!
Kimbilir belki yaralarımızı üflerken öğrendik, ıslık çalmasını.
Bir gün diyorum.. Bir gün gelecek ve uyαnıncα ilk αklımα gelen sen olmαyαcαksın.
Yoksul bir çocuk görsem, yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden...
Sevmek yürek ister değil, Her yürek sevmek ister. sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek, cesaret ister.
Hayat işte. uykun gelsin diye hayaline giren koyunları, uykun kaçsın diye hayatına giren öküzleri sayarsın.
İki pencere αçık kαlıncα cereyαn, İki yürek αçık oluncα Aşk olur; ama sonuç değişmez: İkisininde sonunda üşütürsün.
Söylediğin her yalandan sonra "keşke hep çocuk kalsaydım" deme. Çünkü sölediğin her yalanda yeterince küçüldün zaten gözümde.
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil, arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.
Üzülmüyorum. Bir gün diner elbet gönlümdeki derin sızı. Hep hayırsız değil ya bu insanlar; bir gün beni de bulur hayırlısı.
Sevmek, hayal kurmak kadar kolay. Peki ya unutmak; Kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor.
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar yapabilir, diyorlar. Sanki inanmak...tan daha muhteşem bir hata yapılabilirmiş gibi.
Özlemin tarifi yok, kim ne demişse sebebi çaresizlik. Yanımdayken bile sana doyamazken. nasıl anlatılır ki sensizlik!
Aşk sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, İnsanlarda onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.
Eğer inceldiği yerden kopmasına izin vermezsen, Gün gelir en sağlam yerinden kopar. Canın yanar, canını yakar.
İlk önce konuşmaktan korkarsın sevdiğinle, Sonra ona aşık olmaktan. Bunlar neyse de, en son kaybetmekten korkarsın işte.
Elinden geleni yaptıktan sonra, sıra ayağından geleni yapmakta: Gitmek gibi mesela.
Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider, çağırsan gelmez, gelse de kalmaz, kalsa bile yetmez.
İtiraf etmeliyim ki "Seninle herşey güzeldi"ama itiraf etmek gerek ki, Sensiz daha da güzel.
Belki aradığını bulamamış olabilirsin bende; ama unutma ki, bende bulduğunu bulamayacaksın hiçkimsede.
Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip, Varlığını ilikler misin ömrüme?
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz; Ben seni, Sen kendini.
Ne yani, Papatyada bir yaprak daha olsaydı beni sevecek miydin?
Bazen unutmak gerekiyormuş, unutulma pahasına. Çünkü zaman değilmiş gideni geri getiren, aslında zamanmış var olanı götüren.
Eğer aşk nasıl biteceği bilinmeyen yarım yamalak bir cümleyse hayatında; Uzatmaya gerek yok, noktayı koyup bitirmeli aslında.
Çocuk değilim artık, büyüdüm. Biraz yorgun, biraz kırgınım yine de. Yeter artık! Giden yolunu, kalan yerini bilsin sadece.
Üzülmüyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. O bensizliği göze aldıysa zaten, ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.
Sevgiyi hakedene değil de muhtaçmış gibi görünene verdiğimiz müddetçe üzülen hep biz olacağız.
Ortak yönümüz çoktu bizim, Birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Aynıydı düşüncelerimiz: Ben seni düşünürdüm, Sen kendini.
Hani bir kelebek yakalarsın, bakmak istersin.. ama elini açsan kaçacak, sımsıkı tutsan ölecek. İşte böyle birşey seni sevmek.
Tamda unutmuşken gittiğini, artık acıtmıyorken yokluğun, en içten kahkahalarımın arasında "aklıma gelmek zorunda mısın?
Artık Ne Sıradaki Parça Sen Ol, Nede Bana Gel; Bence Sen Biraz Dürüst Ol ve Önce Kendine Gel.
Senin küle çevirdiğin kalbe, bir başkası üfleyip yeniden hayat verir.
Ne zaman sıkıca tutsam aşkı yüreğimle, annem dürter usulca hadi uyan diye.
90 - 60 - 90 'ı herkes bilir, Elbette ki vücut ölçüleri. Ama birde 200 - 70 - 60 var, Unutmayın bu da tabut ölçüleri.
Dünya böylesine güzel olurmuydu yine,diplomasını çerçeveleyip para kazanma derdine düşseydi Dr.Che,yüreğini dağlara asmak yerine.
Herkes bir üçgenin iç açıları toplamını bilir de, kimse bir insanın iç acıları toplamını bilmez...
Dudaklarında gözüm yoktu oysa.. Kalbini istemiştim bi tek. Tek hayalimdi; iki kasin ortasina öpücük kondurup Helalimsin demek.
Aramıyorum.. Ne bebeklik , Ne çocukluk günlerimi , Neden arayayım ? O günlerde sen yoktun ki.
Gelir gibi yapıp köşeden 'U' dönüşü yapıyor mutluluk. Bir türlü mutlu olamadık bizde, ama hala umutluyuz.
Nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken.
Dün bir şarkı çıktı radyoda, yarısına ben eşlik ettim yarısına gözlerim.. Söylemek çok acıtıyor ama "ben seni çok özledim.
Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam, evet yeri gelir susarım; "Ama bir gün öyle bir giderim ki, kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!
Göğsünde şakırdayan madalyalarıyla peşinde koştuğu dünyanın en aptal kuşunu bile zor yakalar generalim.
Sağır ve dilsiz ki okşarken sevgilisinin tenini elleriyle hem sevişir hem konuşur.
Halt etmiş Türkçe öğretmenleri; En uzun fiil beklemek'tir çünkü.
Bir bavul dolusu cümle var defterimde...yara bandı tutmayacak kadar derin tümcelerim sen yollarına 29 harfle acı döşeyen birine 'yara' değil de 'yar' diyebilir misin?
Blog Listem
29 Eylül 2011 Perşembe
Kadir'in Uçtugu Yer
Kadir'in Uçtugu Yer 
1940'li yillardir.Uluborlu henüz “Sehir” dedigimiz yerlesim alanindadir.Içme suyu Kapidagi'ndan borularla getirilerek mahalle çesmelerine verilmekte,ahali bu çesmelerden tasidigi su ile ihtiyacini görmektedir.Suyun mahalle çesmelerine aksamaksizin iletilmesi Belediyenin,Belediye ‘de de Kadir Erdemir'in isidir .Kisin en siddetli oldugu günlerdir.Diz boyu kar yagmis
Kapidagi'ndan gelen isale hatti dondugu ve ya yerinden kaydigi için mahalle çesmesinin de suyu kesilir.Esasen kabayel esip de sulari eritmesini beklemekten baska çare yoktur.Ancak muhtemelen mahalle halkinin tazyikinden bunalan Belediye Kalfa'si Gafle Ömer,Kadir'in evine gelerek,aldigi maasi hakketmesi için bu susuzluga bir çare bulmasi gerektigi yönünde konusur.Bu sözler Kadir'in agirina gider
ailesinin bütün engelleme çabalarina ragmen küregini alip Kapidagi'nin yolunu tutar.Dagin Kuzeybati yamacindaki patika yoldan ilerleyerek isale hattindaki arizayi bulmaya çalisir.Bir yani uçurum bir yani yamaç olan bu çigir,normal sartlarda Kadir'in gözü kapali geçecegi bir yoldur ,ne var ki siddetli soguk ve beline kadar gelen kar onun için bile fazladir.Ayagini basacagi yeri ancak kürekle yoklayarak bulabilmektedir.Gene ayagini basacagi saglam zemini bulabilmek için küregi kara daldirir,ancak kürek bosa çikar.Kadir dengesini kaybeder ve uçuruma yuvarlanir.Cenazesinin Senirkent yolundaki Akçay mevkiinde bulundugu söylenir.Bu gün de Kapidagi'na tirmanmak için kestirme olan o patika “Kadir'in Uçtugu Yer” diye anilir.
Geride ,çocuk yasta üç yetim birakan Kadir'in trajik ölümü üzerine agit yakilir.Bu uzun agittan tesbit edebildigimiz kadari asagidadir:
Evden çiktim selamet
Dagda koptu kiyamet
Üç yetim koydum gittim
Allah sana emanet
Atlara binistiler
Daglara yörüstüler
Kadir öldü deyince
Üç yetim çigristilar
Giden çoban beri bak
Anneme haber birak
Sen ettin Gafle çolak
Kalkmaz döseklere yat
Bu ağıt dedem Postu Kadir ERDEMİR için yazılmıştır.Dedemi saygıyla anıyoruz.Uğur ERDEMİR
1940'li yillardir.Uluborlu henüz “Sehir” dedigimiz yerlesim alanindadir.Içme suyu Kapidagi'ndan borularla getirilerek mahalle çesmelerine verilmekte,ahali bu çesmelerden tasidigi su ile ihtiyacini görmektedir.Suyun mahalle çesmelerine aksamaksizin iletilmesi Belediyenin,Belediye ‘de de Kadir Erdemir'in isidir .Kisin en siddetli oldugu günlerdir.Diz boyu kar yagmis
Kapidagi'ndan gelen isale hatti dondugu ve ya yerinden kaydigi için mahalle çesmesinin de suyu kesilir.Esasen kabayel esip de sulari eritmesini beklemekten baska çare yoktur.Ancak muhtemelen mahalle halkinin tazyikinden bunalan Belediye Kalfa'si Gafle Ömer,Kadir'in evine gelerek,aldigi maasi hakketmesi için bu susuzluga bir çare bulmasi gerektigi yönünde konusur.Bu sözler Kadir'in agirina gider
ailesinin bütün engelleme çabalarina ragmen küregini alip Kapidagi'nin yolunu tutar.Dagin Kuzeybati yamacindaki patika yoldan ilerleyerek isale hattindaki arizayi bulmaya çalisir.Bir yani uçurum bir yani yamaç olan bu çigir,normal sartlarda Kadir'in gözü kapali geçecegi bir yoldur ,ne var ki siddetli soguk ve beline kadar gelen kar onun için bile fazladir.Ayagini basacagi yeri ancak kürekle yoklayarak bulabilmektedir.Gene ayagini basacagi saglam zemini bulabilmek için küregi kara daldirir,ancak kürek bosa çikar.Kadir dengesini kaybeder ve uçuruma yuvarlanir.Cenazesinin Senirkent yolundaki Akçay mevkiinde bulundugu söylenir.Bu gün de Kapidagi'na tirmanmak için kestirme olan o patika “Kadir'in Uçtugu Yer” diye anilir.
Geride ,çocuk yasta üç yetim birakan Kadir'in trajik ölümü üzerine agit yakilir.Bu uzun agittan tesbit edebildigimiz kadari asagidadir:
Evden çiktim selamet
Dagda koptu kiyamet
Üç yetim koydum gittim
Allah sana emanet
Atlara binistiler
Daglara yörüstüler
Kadir öldü deyince
Üç yetim çigristilar
Giden çoban beri bak
Anneme haber birak
Sen ettin Gafle çolak
Kalkmaz döseklere yat
Bu ağıt dedem Postu Kadir ERDEMİR için yazılmıştır.Dedemi saygıyla anıyoruz.Uğur ERDEMİR
28 Eylül 2011 Çarşamba
SEVMEK HAKKINDA !
''Sevmek yürek ister'' değil, "Her yürek sevmek ister". Sadece sevdiğine sonuna kadar sahip çıkabilmek, cesaret ister..!
6 Ağustos 2011 Cumartesi
MEVLANA 'DAN
Mevlana’nın Sözleri A:
Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.
Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.
Denizin kenarına kadar, ayakların izi vardır. Ama denize girdikten sonra ne iz kalır, ne işaret.
Sen bizim suretimize [yüzümüze] değil, siretimize [ahlakımıza] bak.
 
Mevlana’nın Sözleri B:
 
Ümit, güvenlik yolunun başıdır. Yolda yürümesen de daima yolun başını gözet. “Doğru olmayan şeyler yaptım.” deme, doğruluğu tut. / O zaman hiçbir eğrilik kalmaz. / Doğruluk Musa’nın asası gibidir. Eğrilik ise sihirbazın sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca onların hepsini yutar.
Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.
Yüz binlerce birbirine benzeyenleri seyret de aralarında ki yetmiş yıllık farka dikkat et. İki şey birbirine benzeyebilir: Acı su da berraktır, tatlı su da…
Ömründen nasibin, kendini Sevgiliden mesut bulduğun andan ibarettir.
Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.
Mevlana’nın Sözleri C:
Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.
Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.
Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama benim için sanki Yemen’dedirler. Yemen’de olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir.
Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz.
Mevlana’nın Sözleri D:
Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.
Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.
Bal yiyen, arısından gocunmaz.
Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından birşey kaybetmez.
Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.
Mevlana’nın Sözleri E:
İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.
Bu dünya bir tuzaktır, tanesi de arzular.
Balığa, denizden başkası azaptır.
Soru da bilgiden doğar, cevap da.
Adalet nedir? – Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? – Dikene su vermek.
Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.
Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk kokusu gelir.
Denizin kenarına kadar, ayakların izi vardır. Ama denize girdikten sonra ne iz kalır, ne işaret.
Sen bizim suretimize [yüzümüze] değil, siretimize [ahlakımıza] bak.
Mevlana’nın Sözleri B:
Ümit, güvenlik yolunun başıdır. Yolda yürümesen de daima yolun başını gözet. “Doğru olmayan şeyler yaptım.” deme, doğruluğu tut. / O zaman hiçbir eğrilik kalmaz. / Doğruluk Musa’nın asası gibidir. Eğrilik ise sihirbazın sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca onların hepsini yutar.
Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.
Yüz binlerce birbirine benzeyenleri seyret de aralarında ki yetmiş yıllık farka dikkat et. İki şey birbirine benzeyebilir: Acı su da berraktır, tatlı su da…
Ömründen nasibin, kendini Sevgiliden mesut bulduğun andan ibarettir.
Şunu iyi bil ki safları yaran, her şeyi yenen aslanla savaşmak kolaydır; gerçek kahraman odur ki önce kendi nefsini yener.
Mevlana’nın Sözleri C:
Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.
Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.
Nice kişiler vardır ki dizimin dibindedirler, ama benim için sanki Yemen’dedirler. Yemen’de olan niceleri de vardır ki sanki dizimin dibindedirler.
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, hiç aramamak demektir.
Tuzağa saçtığın taneler cömertlik sayılmaz.
Mevlana’nın Sözleri D:
Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.
Allah ile olduktan sonra, ölüm de ömür de hoştur.
Bal yiyen, arısından gocunmaz.
Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından birşey kaybetmez.
Ne mutlu o kimseye ki kendi ayıbını görür.
Mevlana’nın Sözleri E:
İyiliği ve ihsanı tamamlamak, başlamaktan daha iyidir.
Bu dünya bir tuzaktır, tanesi de arzular.
Balığa, denizden başkası azaptır.
Soru da bilgiden doğar, cevap da.
Adalet nedir? – Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? – Dikene su vermek.
8 Temmuz 2011 Cuma
Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil.
Herkesin gidebileceği bir yol vardır.
Sen yeter ki, yanında yer almayı bil.
Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için...
Seninle gelmek isteyenleri yanına al.
Belki beraber daha çok şey katabilirsiniz bu hayata.
Yanındaki seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat ve anlayışlı insanlarla
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...
Ve unutma; aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir...
7 Temmuz 2011 Perşembe
güzel sözler...
"Duygularınıza dikkat edin 
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin
karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin
kaderinize dönüşür... "
(Mahatma GHANDI)
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin
karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin
kaderinize dönüşür... "
(Mahatma GHANDI)
27 Haziran 2011 Pazartesi
Bilemezsin,
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Hiçbirşey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla.
Mevlana
20 Haziran 2011 Pazartesi
ALTIN ÖĞÜTLER 
Ünlü yaşam koçunun daha iyi bir yaşam için önerdiği altın öğütlerden bazıları şöyle:
Sinmeyin, geçiştirmeyin. Canınızı sıkan bir şey olduğunda bunu anında ifade etme alışkanlığını edinin.
Standartlarınızı yükseltin.
Her gün yapmak için can atacağınız küçük de olsa projeler geliştirin.
Yeni bir şey istiyorsanız, öncelikle eskisini tasfiye edin. Örneğin, yeni giysiler istiyorsanız, giysi dolabınızı temizleyin.
Yaşamınızdan dağınıklığı çıkarın, dağınıklıktan kurtulmak olağanüstü sağaltıcıdır. Bir hafta boyunca her gün yarım saatinizi, en fazla bir saatinizi atılacak şeyleri toparlamaya ayırın.
Hayatınızı sadeleştirin. Zamanınızı ve enerjinizi nasıl kullanacağınız konusunda aşırı ölçüde seçici olmanız, güçlü bir teşviktir.
Bir temizlikçi tutun. Her şeyi kendiniz yapmaktan vazgeçin ve mümkün olduğunca başkalarını görevlendirin.
Adres defterinizi güncelleyin. Birlikte olmaktan zevk almadığınız kimselerle vakit geçirmeyin.
Evinizde ve işyerinizde Feng Shui uygulayın.
Para kaçaklarını giderin, para diyetine başlayın, borçlarınızı ödeyin.
Hak ettiğinizi kazanın. Ortamalanın üzerinde alıyor olsanız bile ücret artışı istemekten çekinmeyin.
Bir tasarruf hesabı açın ve gelirinizin yüzde 20’sini biriktirin.
Evinizi ve kendinizi sigortalattırın.
Enerjinizi tüketen televizyonunuzu kapatın.
Her defasında bir iş yapın. On şey birden yapmaya çalışarak ortalıkta koşuşturmak verimlilik getirmez.
Yapmanız gerekeni hemen yapın. İşinizi tam yapın.
Yapmaktan hoşlandığınız şeyi yapmak için kendinize bir gece ayırın.
Özür dileyin, yaptığınız hatayı düzeltin ve her şeyin ötesinde kendinizi bağışlayın.
Özel arkadaşlarınızdan oluşan güçlü bir ağ kurun.
Güzel armağanlar verin.
Sizin için bir şeyler yapan insanlara teşekkür edin.
Hayallerinizi ve değerlerinizi sıralayın.
Sezgilerinizin size yol göstermesine izin verin.
İşleri başkalarına devretme sanatında ustalaşın.
Telefona söz geçirin. Görüşmelerinize 10 dakika sınırı koyun.
Dedikoduya son verin, her şeyinizi anlatmayın, derinlemesine dinleyin.
Yakınmaları ricaya, iltifatları takdire dönüştürün.
İnsanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçin.
Size yakışanı giyin.
Canınızı sıkan bedensel kusurlarınızdan kurtulun.
Masaj yaptırın.
Kendinizi güzellikle ve lüksle kuşatın.
Kendinize yatırım yapın.
Ünlü yaşam koçunun daha iyi bir yaşam için önerdiği altın öğütlerden bazıları şöyle:
Sinmeyin, geçiştirmeyin. Canınızı sıkan bir şey olduğunda bunu anında ifade etme alışkanlığını edinin.
Standartlarınızı yükseltin.
Her gün yapmak için can atacağınız küçük de olsa projeler geliştirin.
Yeni bir şey istiyorsanız, öncelikle eskisini tasfiye edin. Örneğin, yeni giysiler istiyorsanız, giysi dolabınızı temizleyin.
Yaşamınızdan dağınıklığı çıkarın, dağınıklıktan kurtulmak olağanüstü sağaltıcıdır. Bir hafta boyunca her gün yarım saatinizi, en fazla bir saatinizi atılacak şeyleri toparlamaya ayırın.
Hayatınızı sadeleştirin. Zamanınızı ve enerjinizi nasıl kullanacağınız konusunda aşırı ölçüde seçici olmanız, güçlü bir teşviktir.
Bir temizlikçi tutun. Her şeyi kendiniz yapmaktan vazgeçin ve mümkün olduğunca başkalarını görevlendirin.
Adres defterinizi güncelleyin. Birlikte olmaktan zevk almadığınız kimselerle vakit geçirmeyin.
Evinizde ve işyerinizde Feng Shui uygulayın.
Para kaçaklarını giderin, para diyetine başlayın, borçlarınızı ödeyin.
Hak ettiğinizi kazanın. Ortamalanın üzerinde alıyor olsanız bile ücret artışı istemekten çekinmeyin.
Bir tasarruf hesabı açın ve gelirinizin yüzde 20’sini biriktirin.
Evinizi ve kendinizi sigortalattırın.
Enerjinizi tüketen televizyonunuzu kapatın.
Her defasında bir iş yapın. On şey birden yapmaya çalışarak ortalıkta koşuşturmak verimlilik getirmez.
Yapmanız gerekeni hemen yapın. İşinizi tam yapın.
Yapmaktan hoşlandığınız şeyi yapmak için kendinize bir gece ayırın.
Özür dileyin, yaptığınız hatayı düzeltin ve her şeyin ötesinde kendinizi bağışlayın.
Özel arkadaşlarınızdan oluşan güçlü bir ağ kurun.
Güzel armağanlar verin.
Sizin için bir şeyler yapan insanlara teşekkür edin.
Hayallerinizi ve değerlerinizi sıralayın.
Sezgilerinizin size yol göstermesine izin verin.
İşleri başkalarına devretme sanatında ustalaşın.
Telefona söz geçirin. Görüşmelerinize 10 dakika sınırı koyun.
Dedikoduya son verin, her şeyinizi anlatmayın, derinlemesine dinleyin.
Yakınmaları ricaya, iltifatları takdire dönüştürün.
İnsanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçin.
Size yakışanı giyin.
Canınızı sıkan bedensel kusurlarınızdan kurtulun.
Masaj yaptırın.
Kendinizi güzellikle ve lüksle kuşatın.
Kendinize yatırım yapın.
18 Haziran 2011 Cumartesi
Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI. Can YÜCEL
Kıtaların Aşkı: İSTANBUL
Üç büyük imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul'un tarihi alanları, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmıştır.
2.500 yılı aşan bir tarihe sahip olan İstanbul, üç tarafını Marmara Denizi, Boğaziçi ve Halic'in sardığı bir yarımada üzerinde yer alır.
istanbul Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları olmak üzere 3 dünya İmparatorluğuna başkent olmuştur.1600 yılı aşan bir süre boyunca 120'den fazla İmparator ve sultan burada hüküm sürmüştür. İstanbul, dünyada bu özelliğe sahip olan tek şehirdir.
2.500 yılı aşan bir tarihe sahip olan İstanbul, üç tarafını Marmara Denizi, Boğaziçi ve Halic'in sardığı bir yarımada üzerinde yer alır.
istanbul Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları olmak üzere 3 dünya İmparatorluğuna başkent olmuştur.1600 yılı aşan bir süre boyunca 120'den fazla İmparator ve sultan burada hüküm sürmüştür. İstanbul, dünyada bu özelliğe sahip olan tek şehirdir.
Dünyada İki kıta üzerine kurulu tek şehir olan İstanbul'un tarihi alanları dört ana bölgeden oluşmaktadır: Arkeoloji Parkı (Sultanahmet ve çevresi), Süleymaniye Camisi, Zeyrek Camisi Ne çevredeki Koruma Altındaki Bölgeler ve İstanbul Kent Surları.
istanbul, cami, kilise ve sinagogların yan yana yaşayabildiği ve adeta kardeşliklerini Han ettikleri kutsal bir şehirdir, istanbul Osmanlı'dan günümüze kalmış farklı mimari üslupların benzersiz örneği sarayları, köşkleri ve anıtsal yapıları İle de tanınmaktadır. Dolmabahçe Sarayı, Tophane Cami, Cenevizlilerden kalma Galata Kulesi, Sultanahmet Camii, Ayasofya ve Ayasofya'nın benzersiz mozaikleri, Osmanlı İmparatorluğunun devlet yönetim merkezi Topkapı Sarayı, Haliç sırtlarında yükselen Mimar Sinan'ın başyapıtı Süleymaniye Camii, tarihi Kapalı Çarşısı, Yerebatan Sarnıcı, Surları, Ahşap Evleri, Aya irininin kubbelerinde süzülen melodileri İstanbul'u bir tarih ve kültür başkenti yapar.
İstanbul'un tarihi yerlerinden olan Ayasofya Müzesi'nin yapımı M.S. 537 yılında tamamlanmıştır. Bir katedral olarak yapılan bina, yaklaşık 1.000 yıl boyunca Hıristiyanlık dini için önemli bir merkez olmuştur. İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi Ne kilise camiye dönüştürülmüştür. Günümüzde müze olarak kullanılan yapının İnşasında 10.000 İşçinin çalıştığı ve bir servet harcandığı bilinmektedir.
istanbul, cami, kilise ve sinagogların yan yana yaşayabildiği ve adeta kardeşliklerini Han ettikleri kutsal bir şehirdir, istanbul Osmanlı'dan günümüze kalmış farklı mimari üslupların benzersiz örneği sarayları, köşkleri ve anıtsal yapıları İle de tanınmaktadır. Dolmabahçe Sarayı, Tophane Cami, Cenevizlilerden kalma Galata Kulesi, Sultanahmet Camii, Ayasofya ve Ayasofya'nın benzersiz mozaikleri, Osmanlı İmparatorluğunun devlet yönetim merkezi Topkapı Sarayı, Haliç sırtlarında yükselen Mimar Sinan'ın başyapıtı Süleymaniye Camii, tarihi Kapalı Çarşısı, Yerebatan Sarnıcı, Surları, Ahşap Evleri, Aya irininin kubbelerinde süzülen melodileri İstanbul'u bir tarih ve kültür başkenti yapar.
İstanbul'un tarihi yerlerinden olan Ayasofya Müzesi'nin yapımı M.S. 537 yılında tamamlanmıştır. Bir katedral olarak yapılan bina, yaklaşık 1.000 yıl boyunca Hıristiyanlık dini için önemli bir merkez olmuştur. İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi Ne kilise camiye dönüştürülmüştür. Günümüzde müze olarak kullanılan yapının İnşasında 10.000 İşçinin çalıştığı ve bir servet harcandığı bilinmektedir.
Ayasofya'nın tam karşısında bulunan Sultanahmet Cami'nin en önemli özelliği İse 6 minare ile inşa edilen tek cami olmasıdır. 260'dan fazla penceresi olan cami 20.000'inin üzerinde İznik çinileri ile süslüdür.
Dünyaca ünlü 86 kıratlık kaşıkçı elmasının da yer aldığı Topkapı Sarayı 380 yıl boyunca Osmanlılara yönetim merkezliği yapmıştır. Günümüzde müze haline getirilen sarayda birbirinden eşsiz eserler sergilenmekte ve imparatorluğun ihtişamlı dönemini günümüze taşımaktadır.
527-567 yılları arasında civardaki saraylara su sağlamak için I. Justinyen tarafından yapılan Yerebatan Sarnıcı, Arkeoloji parkı içerisinde yer almaktadır. Sarnıcın içerisinde Yunan mitolojisinde kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Medusa kafası ziyaretçilerden büyük ilgi görmektedir.
İstanbul Tarihi Alanlarının önemli bir parçası olan, Zeyrek ve Süleymaniye'de bulunan yüzlerce konak ve ahşap ev günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
istanbul tarihi ve doğal güzellikleri ile pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. İstanbul'a dair sayısız şiir yazılmış ve şarkılar bestelenmiştir. Tarihi ve kültürel zenginliği ile büyüleyici bir güzelliğe sahip olan İstanbul, kıtaların büyük aşkına tanıklık etmek isteyenleri bekliyor.
Dünyaca ünlü 86 kıratlık kaşıkçı elmasının da yer aldığı Topkapı Sarayı 380 yıl boyunca Osmanlılara yönetim merkezliği yapmıştır. Günümüzde müze haline getirilen sarayda birbirinden eşsiz eserler sergilenmekte ve imparatorluğun ihtişamlı dönemini günümüze taşımaktadır.
527-567 yılları arasında civardaki saraylara su sağlamak için I. Justinyen tarafından yapılan Yerebatan Sarnıcı, Arkeoloji parkı içerisinde yer almaktadır. Sarnıcın içerisinde Yunan mitolojisinde kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Medusa kafası ziyaretçilerden büyük ilgi görmektedir.
İstanbul Tarihi Alanlarının önemli bir parçası olan, Zeyrek ve Süleymaniye'de bulunan yüzlerce konak ve ahşap ev günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
istanbul tarihi ve doğal güzellikleri ile pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. İstanbul'a dair sayısız şiir yazılmış ve şarkılar bestelenmiştir. Tarihi ve kültürel zenginliği ile büyüleyici bir güzelliğe sahip olan İstanbul, kıtaların büyük aşkına tanıklık etmek isteyenleri bekliyor.
Gülmek; “SAF” denme riskini göze almaktır.Ağlamak ise; “DUYGUSAL” görünme riskini… Birine yakınlaşmak; “KENDİNİ KAPTIRMA” riskini, Duygularını açmak; “KENDİNİ ORTAYA KOYMA” riskini,Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise;“ONLARI BAŞKASINA KAPTIRMA” riskini göze almaktır.Sevmek; “KARŞILIK GÖREMEME” riskini…Yaşamak ise; “ÖLME” riskini göze almaktır.Umutlanmak; “HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA” riskini Çabalamak ise; “BAŞARISIZ OLMA” riskini göze almaktır…Ama riskler yaşanmalıdır çünkü hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır. Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir ama büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez. Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken, bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder. Sadece; riski göze alabilen kişi hürdür. Leo F.Buscaglia
9 Kasım 2008 Pazar
17 Ekim 2008 Cuma
28 Ağustos 2008 Perşembe
Kaydol:
Yorumlar (Atom)






