Blog Listem

19 Mayıs 2012 Cumartesi

19 Mayıs Ruhu




19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.Bu yazıyı belki ilerde okuyan Türk gençleri o ne oluyor derlerse ?(Bu sene bayramların kutlanması 2012 hükümeti tarafından bırakıldı)aşağıda kileri okuyup hatırlayabilirler.

Türk Tarihinde kutlanması gereken günler vardır. Bunlardan biri 19 Mayıs 1919'dur. 19 Mayıs 1919 Anadolu'da yeni Türk Devleti'nin fiilen temellerinin atıldığı gündür ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin başlangıcıdır. Yüce Önder Atatürk'ün Büyük Nutkunu bu olayla başlatması, doğum gününü soranlara 19 Mayıs'ı işaret etmesi bunun kanıtı sayılmalıdır. 19 Mayıs'ın millî bayram olarak ilân edilmesi bu yargıyı daha da pekiştirmektedir. Atatürk, gerek Millî Mücadele döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde yurdumuzun birçok şehrini ziyaret etti. Bu ziyaretler, o şehirlerin mahallî övünç günleri olarak kutlandığı halde sadece 19 Mayıs yasa ile millî bayram kabul edildi.
Şanlı Türk Tarihi bir çok başarılarla süslüdür. Tarihimizde yaşanmış olan bu başarılar hiçbir zaman unutulmayacaktır. Başarılarımızın hatırlanması ve bu başarıları elde eden insanlarımızın hatırlanması amacı ile belirli gün ve haftalarda bir dizi etkinlikler düzenlenmektedir.
Milletçe kutladığımız bu milli bayramlar içerisinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı da vardır. 19 Mayıs tarihi bizim için çok şeyler ifade etmektedir. 19 Mayıs 1919 günü Atatürk’ün Samsun’a milli mücadeleyi başlatmak için geldiği bir gün olması sebebiyle aslında Türk milletinin de kurtuluşunun başladığı gündür. Kurtuluş mücadelesinin başladığı yer olarak ta kabul edilmelidir. Atatürk’ün doğum gününü soranlara, 19 Mayıs’ı işaret etmesi bunun en büyük kanıtı kabul edilmelidir.

YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK


YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK

Gençlik bir hayat devresi değil, bir AKIL HALİ’dir.

Yıllar cildi buruşturabilir, ancak, HEYECANLARIN BİTİŞİYLE ruh buruşur.
...
İnsan KENDİNE OLAN GÜVENİ kadar genç, KUŞKUSU kadar yaşlı,

CESARETİ kadar genç, KORKULARI kadar yaşlı,

UMUDU kadar genç, BEZGİNLİĞİ kadar yaşlıdır.

Hiç kimse FAZLA YAŞAMIŞ OLMAKLA yaşlanmaz.

İnsanları yaşlandıran, İDEALLERİNİN BİTMESİ’DİR.

Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe HERKES GENÇTİR.

İnsanlar YAŞADIKÇA yaşlandıklarını sanırlar, hâlbuki YAŞAMADIKÇA yaşlanırlar.

İnsan, YAŞLI OLMAYA KARAR VERDİĞİ GÜN yaşlanır.

En iyisi, SİZ, BU YIL DA GENÇ KALIN...

18 Mayıs 2012 Cuma

"Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine,sevmek ve sevilmek için çareler arayın (Mevlâna) 

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kardeşini Seç !

http://www.kardesinisec.com/

A S L A P A R A Y O L L A M A Y I N ...

28 KASIM 2004 tarihinde tarafımdan kurulan bu site, kardeşten kardeşe uzanan gönül birliği sitesidir... Hiç bir dernek ve de vakıfla ilişkisi yoktur.
Onlara yardım değil, hediye yolluyorsunuz... Hediyelerinizi abartmayın. Bir defter, bir kalem, bir mektup dünyalara bedel...

Kardeşlerinizle destek olmaya, onlarla sonuna kadar el ele yürümeye karar verin... En büyük desteğiniz sevginizdir. Bu çocuklar bizim, Türkiye’mizin çocukları...onları hiç unutmayın... Mutlaka mektup yazın . Kişiliklerini geliştirin... Alacağınız cevap mektupları sizin de dünyanızı değiştirecektir. Bu mutluluğu yaşayın ve görün. Yolumuz, önderimiz ATATÜRK'ümüzün yolu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye tek vücut olmanın yolu. Yolumuz açık olsun.
Cengiz TÜNAY - Ali TÜNAY

16 Mayıs 2012 Çarşamba

TAŞLAR


Değerli ve yarı değerli taşların etkileri ve alternatif tedavi...

   

Kehribar kolye ucu
    Değerli taşların etkileri:
    Değerli taşlarla tedavi ve taşların insanlar üzerindeki etkileri, Türk kültüründe yer almayan -ya da pek bilinmeyen- ancak; diğer medeniyetlerde yaygın bir şekilde kabul edilmiş, ve zamanımızda araştırmalara konu olmuş bir kültürdür.
    “2002'de yazmış olduğumuz bu giriş yazısına mühim bir ek..
    "Türk kültüründe yer almayan" dedikten sonra "-ya da pek bilinmeyen-" şeklinde bir uyarı eklenmesi oldukça yerinde olmuş. Çünkü asıl doğru olan; değerli taşların Türk ve İslam kültüründe yer almadığı değil; bunun günümüz insanı tarafından pek bilinmediği. Bu sayfada sadece Marifetname'den bir örnek vermiştik ancak Mevlana'nın Mesnevi'sinde, tasavvuf ile ilgili bazı eserlerde ve daha pek çok eserde taşların etkilerinden bahsedilmiş; hatta sadece taşların faydalı etkileri üzerine yazılmış olan bir risale bile mevcut. Bu araştırmamız tamamlandığında Gizli Hazine'ye eklenecek.”
      • önce eski çağ bilgileri...


        • Değerli taşlar, renkleri ve gözalıcı parlaklıkları nedeniyle ilk çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. O zamanlarda bile insanlar için her değerli taşın özel bir anlamı vardı.

          Örneğin;
        • Kızılderililer, üzerinde turkuaz taşıyan kişilerin kemiklerinin kırılmayacağına inanırlar ve savaşta bu taşı kalkanlarının üzerine işlerlerdi. Turkuazın, Aztek kültüründe de önemli bir yeri olduğu bilinmekte: Aztekler bu taşı kötü etkilerden korunma amaçlı olarak kullanırlardı. Yine kızılderili kültüründe, yosun akik taşının susuzluğu giderdiğine inanılır ve bu amaçla kullanılırdı.

        • Eski Yunanlar'da, ametist taşının insanları sarhoş olmaktan koruduğuna inanılır ve kadehler ametistten yapılırdı.

        • Negatif elektrik yükünü ayaklardan toprağa geçirdiğine inandıkları için hala daha Hindistan'da kadınlar ayak parmaklarına obsidyen yüzük takmaktadırlar.

        • Çok daha eskilere bakarsak, efsane şehir Atlantis'te enerji elde etmek kuvars kristallerinden faydalanıldığının söylendiğini de görürüz.

        • Geçmişte elmastan daha çok aranan ve istenen, özellikle Araplar'ın favorisi olan zebercet taşı, karanlık yerlerden geçerken duyulan korkuyu yenmek için takılırdı.

          • islam kültürüne de bakalım
          • Çeşitli değerli taşlar kullanılarak yapılmış bir tesbih

            Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin Marifetname'sinden bir alıntı:

            "...Ona yakın olanı ise zümrüt cevheridir. Ona bakanın gözü nur, gönlü, sürur bulur. Saçtığı şuadan yılan kör olup, onu taşıyandan kaçar. Zümrütün fayda ve hususiyetleri pek çoktur. Lakin biz burada kısa kestik."




      • sonra deneyimler...

      • Turkuaz kaya
          Değerli taşların etkileri hakkındaki eski bilgilere baktığımızda, bunun sadece batıl inançlar olduğu düşünülebilir ki, bir kısmı -mesela kemiklerin kırılmaması ile ilgili olan efsane- belki de öyledir.

          Ancak; düşününce kolayca farkedileceği gibi, bu tür inançların pek çoğu insanların deneyimlerine dayanmaktadır: Eğer ametist kadehten içki içip de körkütük sarhoş olan biri olsaydı, ametist ile ilgili böyle bir hikaye de olmazdı. Ya da, kızılderililer gerçekten susuzluklarını gideriyor olmasaydı, "bu susuzluğu gideriyor" diyerek yosun akik kullanmazlardı. Sonuçta, insanlar etkisini görmedikleri halde "bu böyleymiş" diyerek bir inanca katılmaz ve onu uygulamazlar.

          Böylece değerli taşların etkilerinin ilk olarak, "insanların deneyimleriyle" farkedildiğini görüyoruz.
          Deneyimler sonuçlarının kesinliği itibariyle değerli bilgilerdir (Bilimsel açıklama bekliyor olabilirsiniz ancak deneyimler bilimin henüz ispat edemediklerini de gösterdiği için bilimin şu an için sunduklarından daha üstün bir bilgi sayılabilir. Bilim ispatlayamasaydı yerçeki olmayacak mıydı?) ama, gelin olaya bir de bilimsel yönden bakalım:
      • ve araştırmalar...
      • Ametist kolye ucu

          Taşın insana nasıl etkisi olacak diyebilirsiniz. Ne yenir ne içilir, bir taş nasıl fayda verebilir? Oysa ki düşündüğümüzde, yemediğimiz içmediğimiz pek çok maddenin, olumlu ya da olumsuz, bizi oldukça ciddi olarak etkilediğini farkederiz. Televizyonunuz, monitörünüz, cep telefonunuz, yakınınızdaki bir baz istasyonu... Düşündünüz mü hiç; bunların hiçbiri bedeninizle temas halinde olmadığı halde sizi nasıl etkileyebiliyorlar? Sadece genel olarak çoğunluk tarafından bilindiği için bunları örnek verdik. Manyetik alanlarından etkileniyoruz diye düşünmeniz doğrudur. Canlı ya da cansız, herşeyin, ve elbetteki taşların da bir enerji alanı vardır ve enerji alanları kesişen herşey birbirini etkiler.

          Fiziksel formlarımız aslında, eskiden zannedildiği gibi maddeden değil, enerjiden oluşmaktadır. Madde olarak bildiğimiz tüm üç boyutlu formlar, belirli hızlarda titreşmekte olan enerjilerdir ve her madde bir diğerini enerjisiyle yani kendi varlığıyla etkiler. Aynen bir taşı suya attığımızda yayılan küçük dalgaların diğer dalgalarla rezonansa girmesi gibi, taşların taşıdığı enerjiyle insanların taşıdıkları enerji de kesişmekte ve bu şekilde enerjiler birleşerek, bahsedilen etkiler ortaya çıkmaktadır. Bunu daha net anlayabilmek için öncelikle artık açıkça çağdışı kalmış bir fikir olan materyalist görüşten kurtularak, maddenin gerçekte ne olduğunu anlamamız lazım:

          Genellikle insanlar; maddenin, kendisine dokunulabilen, dayanıklı ve katı bir şey olduğunu düşünürler. Eski Yunan'da madde bu biçimde tanımlanıyordu. Bugün ise bunun tam olarak doğru bir tanımlama olmadığını biliyoruz. Maddenin bölünebilen parçacıklardan oluştuğunu öğrendik. Daha sonra en küçük parçacık olduğunu düşündüğümüz bir parçacığa ulaştık ve buna atom (bölünmez anlamında) adını verdik ve çok geçmeden onun da bölünemez bir parçacık olmadığını gördük. Daha sonraları ise maddenin elektriğe ilişkin özellikleri bulundu ve elektronlar keşfedildi. Elektronda, kabul ettiğimiz anlamda maddi diyebileceğimiz hiçbir şey yoktu; çünkü elektron, hareket halindeki elektrik yükünden başka bir şey değildi. Ve şu sonuca ulaşıldı; peki, negatif yükte madde diyebileceğimiz birşey yoksa, pozitif çekirdekte neden olsun? Öyleyse yalnızca enerji vardır ve biz farklı hızlarla titreşmekte olan bu enerjiyi madde olarak algılarız!..

          • Acaba bu etkilerin, inanmakla bir ilgisi var mı?

            Size kuvars kristalinin verdiği enerjiden bahsedilse ve size de bu etkiyi yaşasanız, yine de bunun "inandığınız için" olduğunu düşünürsünüz, değil mi? Peki ya bitkilerde böyle birşey sözkonusu olabilir mi? Bitkiler "öyle olduklarına inandıkları için" kristalin etkisini hissedebilirler mi? Kristal Mucizesi (Crystal Healing) adlı kitabın yazarı Edmund Harold'un, bahsedilen kitabında anlattığı deneyine bir bakalım:

            "Bir kadın, daha sonra bahçesine dikebilmek için, birkaç limon otuna kök saldırmaya çalışıyordu. Onu su dolu bir kaba yerleştirerek, kabı güneşli bir pencere çıkıntısına koydu; ancak ot çok az bir gelişme göstermişti. Kadına, kaptan beş-on cm. uzaklığa yerleştirilecek bir kuvars kristalinin gelişimi uyarabileceğini söyledim. Dediğimi yaptı, kristali pencereden iyice uzağa yerleştirdi. Bitki o sırada ışığa doğru eğilmiş, güneşin yaşam verici ışınlarını massetmeye çalışıyordu. Birkaç gün içinde bitki gelişme modelini tersine çevirerek, güneşe sırt çevirip kuvars kristaline, onun uyarımına yöneldi. Daha da önemlisi, kadının büyük bir hoşnutlukla tanık olduğu gibi, büyümeye başladı."


          • bu genel bir soru: inandığımız için mi oluyor?
            Pembe kuvars kaya
            Pek çok müşterimizden bu soruyu duyuyoruz: "İnandığımız için mi oluyor?" Mantığımızla cevap verebiliriz: Öncelikle; şüphe duyarak deniyor iseniz, -ki hemen hemen ilk deneyen herkeste bu şüphe vardır- zaten inanmamışsınız demektir. Bu durumda, diyelim ki akik taşının çarpıntıları giderdiğinden bahsettik ve bu şekilde bir faydasını da gördünüz, böyle birşeyi inandığınız için olduğunu düşünmeniz yanlıştır. Şüphenin olduğu yerde inancın olması sözkonusu olamaz. Zaten inanmamış olduğunuzu farketmelisiniz.

            Şunu deneyin: Ne çeşit etkileri olduğunu bilmediğiniz bir taşı bir süre kullanın. Kendinizde fiziksel ya da manevi herhangi bir değişiklik hissettiğinizde, o taşın ne çeşit etkileri olduğunu okuyun. Şaşıracaksınız.

            İster inandığımız için oluyor diye düşünün, ister enerji alanları birbirini etkiliyor diye düşünün; belki de bu konuda asıl önemli olan; eğer istediğiniz sonucu alıyorsanız, nasıl olduğun bir önemi yoktur. Yediklerimizden faydalanabilmek için sindirimin nasıl yapıldığını, yiyeceklerin nasıl enerjiye dönüşüp bize güç verdiğini bilmemiz bir gereklilik değildir.
    Örnekleri ve açıklamaları çoğaltmak mümkün. Tüm bu yazılanlar, sadece taşların büyülü dünyasından ve onların faydalarından haberi olmayanlar için. Değerli taşları tanıyan pek çok kişi onları kullanarak bizzat bu faydaları kendileri yaşıyor ve değerli taşların etkilerini biliyor. Denediğinizde bunu siz de apaçık görecek ve yepyeni bir dünyaya adım atacaksınız. Değerli taşlara verilen bu "değerli" ünvanının, sadece maddi anlamda olmadığını farkedeceksiniz ve değerli taşlar hayatınızın vazgeçilmez bir parçası olacak.

    Birazda Turta Yapalım !



    IŞGINLI ÇİLEKLİ TURTA

    Aybige Mert

    TARTA DE RUIBARBO Y DE FRESA
    RHUBARB AND STRAWBERRY TART

    Foto ©Aybige Mert
    Yirmi beşinden sonra dolma, reçel, turşu vs. dünyasına balıklama dalmış ve anneanne tariflerinin hepsini öğrenmeye çalışan biri olarak, yemek pişirmeyi çok seviyorum. Güzel yemek kitaplarını da bulduğum yerde kütüphaneye ekliyorum.
    İnternetteki güzel yemek bloglarını ve sitelerini gezmeyi de çok seviyorum, gıdalara bakıp bakıp onu da yapsam bunu da yapsam diye içimden geçiriyorum ama iş pişirmeye gelince, genelde patlayan internet tariflerinden çok hazzetmiyorum.
    Kerim’le sevdiğimiz çay yancılarından olan ışgınlı çilekli turtayı pişirmek için eldeki kitaplara bakınca ve bulamayınca, çaresiz kaldık bir internet tarifi seçip uygulamaya. Sonunda Dessert First’ün tarifinde karar kıldık ve onu yaptık.
    Malzeme listesindeki saçmasapan küsuratlı gramajların nedeni, Amerikan usulü kap, ons gibi ölçülerden çevrilmiş olması. Tarifi -vanilya özütü hariç- birebir uygulayınca, sonuç gayet lezzetli oldu. Bu arada, evdeki aptal İngiliz fırınımızın -inanılır gibi değil ama- sadece üstte ızgarasının olması yüzünden pişme süresi bizde daha uzundu. Kısaca:
    Turta hamurunu hazırlamak için çırpma kabında önce tereyağını kremamsı bir hâl alana kadar çırpın. Sonra sırasıyla pudra şekerini, toz bademi ve tuzu, yumurtayı, unu ekleyin. Her malzeme ekleyişte güzelce yedirererek karıştırıp bir sonraki malzemeyi öyle ekleyin. En sonunda harç toparlanıp yumuşak bir hamur halini alınca, elinizle yuvarlayıp streç filme sarın, elinizle biraz yassıltıp buzdolabında dört saat dinlenmeye bırakın.
    Dinlenmesi biten hamuru iki streç film ya da naylon arasına koyarak açın, turta kalıbınıza ya da tartölet kalıplarınıza göre kesip yerleştirin. Hamur hemen gevşediği için eli çabuk tutmak gerekiyor. Bu arada ısınıp gevşemiş hamurun kendini toparlaması için bu şekilde kalıplarıyla yarım saat kadar daha buzdolabına atın. Dolaptan çıkardığınız turta tabanı hamuru yerleştirilmiş kalıbın/kalıpların içine, hamurun pişerken kabarmasını önlemek için aynı büyüklükte yağlı kâğıt serin ve üzerine de ağırlık yapması için nohut ya da kuru fasulye doldurun. Bu şekilde önceden 175°C ısıtılmış fırında katılaşıp hafif rengi dönene kadar, yaklaşık 15-18 dakika pişirip dışarı alın.
    Bakla tanesi büyüklüğünde doğradığınız ışgınları ve çilekleri çukur bir kaba koyup, üzerlerine toz şekeri ekleyin. Bir-iki karıştırıp sulanmaya bırakın. Turta tabanlarınız biraz serinleyince, bu ışgınlı çilekli karışımı, içlerine paylaştırıp, tekrar 175°C fırına atıp 20-25 dakika kadar pişirin.
    Tarifte söylememiş ama çok bilinen bir kuraldır, turtalarınızın parlak görünmesi için üzerlerine uygun renkte marmelât sürün. (Kırmızı meyvalılara çilek, ayva vs, elma, armut gibi meyvalara kayısı, vs).
    Tarifte 6-8 küçük turta çıkar diyor. Bizim 13 cm. çapındaki tartölet kalıplarımıza hamur tam geldi ama ışgınlı çilekli iç sadece dört tanesine yetti. Biz de iki tanesini armutlu votkalı tarçınlı yaptık. Hangisinin daha lezzetli olduğuna hâlâ karar veremiyoruz.
    Kedili neopren fırın eldiveni Animal Rescue Site’ın dükkânından.

    14 Mayıs 2012 Pazartesi

    Osmanlı İzleri Kitap Atlas Formu Doldurana Ücretsiz !

    http://www.osmanliizleri.com/Hosgeldiniz.aspx#ucretsiz



    12 Mayıs 2012 Cumartesi

    Ey Yiğit

    Ey Yiğit
    Yazgıya Bahane Bulma
    Yükleme Kendi Suçunu Başkasına
    Şuçunu Gör Dönüp Etrafında Kendinin
    Kendindedir Gölgenden Değil Çektiklerin
    Ne yaptında Sana Dönüşünü Görmedin
    Ne Ektinde Ektiğini Biçmedin
    Davranışların Ruhundan ve Bedeninden Doğar
    Çocuğun Gibi Gelir Eteğinden Tutar
    MEVLANA

    8 Mayıs 2012 Salı

    einstein

    6 Mayıs 2012 Pazar

    William Shakespeare

    Katlanmak mı daha soylu…
    Zalim kaderin yumruklarına?
    Diretip…
    Dur, yeter demek mi?
    Ölmek, uyumak.
    Ama…
    Rüya görebilirsin uykunda.
    O fena.
    İşte bu düşüncedir…
    Felaketi yaşanır kılan.
    Yoksa…
    Kim katlanır zamanın kırbacına?
    Zorbanın kahrına…
    Hakaretine…
    Gururun çiğnenmesine?
    Adaletin bu kadar yavaş.
    Yüzsüzlüğün bu kadar hızlı yürümesine?
    İyi insanın…
    Kul olmasına kötülere…
    Kim katlanırdı?
    Korkmasaydı!
    Ve, bunları düşündükçe…
    Ödlek olup çıkıyoruz hepimiz.
    Çünkü, bulandırıyor…
    Endişenin soluk gölgesi.
    Yürekten gelenin doğal rengini.

    -William Shakespeare

    5 Mayıs 2012 Cumartesi

    Sarılmak !

         Sevdiğin birine sarılmak, tüm dünyayı kucaklamaktır aslında.

    1 Mayıs 2012 Salı

    Küçük İstavrit

    Küçük istavrit,yiyecek bir şey sanıp
    hızla atladı çapariye
    önce müthiş bir acı duydu dudağında
    gümbür gümbür oldu yüreği
    sonra hızla çekildi yuklarıya
    ...
    Aslında hep merak etmişti
    denizlerin üstünü
    neye benzerdi acep gökyüzü.
    Bir yanda büyük bir merak,
    bir yanda ölüm korkusu
    ...
    Dudağı yarıklar^^denir,
    şanslıdır onlar,hani
    görüpte gökyüzünü,insanı,
    oltadan son anda kurtulanlar.
    ...
    Ne çare balıkçının parmakları
    hoyratça kavradı onu
    küçük istavrit anladı;yolun sonu.
    Koca denizlere sığmazdı yüreği.
    Oysa,şimdi yüzerken
    küçük yeşil leğende,
    cansız uzanıvermiş dostlarına
    değiyordu minik yüzgeci.
    ...
    İnsanlar gelip geçtiler önünden,
    bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
    yavaşça karardı dünya,
    başı da dönüyordu
    Son bir kez düşündü derin maviyi,
    beyaz mercanı,bir de yeşil yosunu.
    ...
    İşte tam o anda eğilip aldım onu.
    Yürüdüm deniz kenarına
    bir öpücük kondurdum başına,
    iki damla gözyaşından ibaret sade
    bir törenle,saldım denizin sularına.
    Bir an öylece bakakaldı
    Sonra sevinçle dibe daldı.
    ...
    Gitti tüm kederimi söküp atarak,
    teşekkürü de ihmal etmemişti.
    Bir kaç değerli pulunu
    Elime,avuclarıma bırakarak.
    ...
    Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
    Sorar gibiydiler,neden yaptın bunu,niye?
    Birgün dedim,bulursam kendimi
    yeşil leğendeki
    küçük istavrit kadar çaresiz,
    son ana kadar
    hep bir umudum olsun diye...^^

    Günün Sözü

    Bukowski

    28 Nisan 2012 Cumartesi

    NBA'de play-off eşleşmeleri belli oldu ! TV Yayınları aşağıda..

    Hadi bakalım sonunda playoff geldi çattı ..

     Yarın saat 20:00'da Philadelphia& Chicago Bulls ile başlıyor heyecan. 


    İlk tur eşleşmeleri şöyle :
    WESTERN CONFERENCE - FIRST ROUND
    San Antonio Spurs vs. Utah Jazz
    Oklahoma City Thunder vs. Dallas Mavericks
    L.A. Lakers vs. Denver Nuggets
    Memphis Grizzliez vs. L.A. Clippers
    EASTERN CONFERENCE - FIRST ROUND
    Chicago Bulls vs. Philadelphia 76ers
    Miami Heat vs. New York Knicks
    Indiana Pacers vs. Orlando Magic
    Boston Celtics vs. Atlanta Hawks


    YAYINLAR
    NBA TV (D-Smart)Cmt.4/28/201220:00Philadelphia @ Chicago
    D-SmartCmt.4/28/201222:30New York @ Miami



      CNN TÜRK                        Paz.       4/29/2012      22:30       Denver @ L.A. Lakers

    CNN TÜRK                     Pzt.4/30/20124:30L.A. Clippers @ Memphis



    Öncelikle bu takımların hepsinin playoff'a kalmış takımlar olduklarını ve hafife alınmamaları gerektiğini belirtelim.
    San Antonio, Utah karşısında pek zorlanmayacaktır gibime geliyor. 
    Utah'da çok takımı alıp götürecek bir oyuncu yok çünkü. 4-1 San Antonio olur bence.
    Oklahoma City bu senenin en bomba takımlarından biriydi fakat karşılarında son şampiyon Dallas var. Geçen sene playoff'daki Dallas'ı gördükten sonra "Oklahoma City takar" diyemiyor insan :) Yine de 4-2 Oklahoma diyorum çünküm Kevin Duramk deli fişek birşey oldu :))
    LA Lakers, Denver'ı 4-2 geçer gibime geliyor.
    Memphis - LA Clippers serisi en bilinmez seri bana göre. Clippers bu sene kazandığı maçların hepsini zora soktu bir şekilde. Şöyle rahat rahat kazanamıyorlar ki yeni kurulmuş bir takım için gayet normal. 4-2 Memphis alır gibime geliyor ama seneye Clippers'a dikkat :)
    Chicago Bulls, takımım ve favori olsa da Philadelphia zor bir takım 4-2 Chicago tahminim ama belli olmaz.
    Miami - New York serisi ilk turun en güzel serisi olacak gibi görünüyor. İki taraf da yıldızlar karması gibi olduğundan ne olacağı belli olmaz bu seride de ama Heat bu sene fazla istekli bu yüzden New York'a takılacaklarını zannetmiyorum. 4-1 Heat diyorum. Bu sene deli yükselişe geçen Jeremy Lin oynayacak mı acaba?
    Indiana - Orlando serisi de zevkli geçecek serilerden biri olacak. Indiana çok bomba bir takım değil ama oyuncu bazında baktığın zaman gayet sağlam oyuncuları var. Orlando'nun feleği şaşabilir demedi demeyin :) 4-2 Indiana diyorum.
    Boston - Atlanta serisinde her sene olduğu gibi Atlanta gayet iyi bir takımla kötü oynamayı bu sene de başarabilecek mi bakalım? Paul Pierce bu sene deli şut sokuyor sinir bozucu bir oyuncu oldu iyice :) 4-2 Boston olur bu seri.









    http://www.cnnturk.com/2012/spor/basketbol/04/27/nbade.play.off.eslesmeleri.belli.oldu/658876.0/index.html

    26 Nisan 2012 Perşembe

    26 yildir Cernobil Belasi hala suruyor..Unutmayalim.AKKUYU 'da Çernobil Olmasın !

    26 yıl önce Çernobil'de...
    Çernobil nükleer santralinde 26 yıl önce yaşanan patlama ile Ukrayna'da 18.000 km2'lik tarım toprağı radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülke ormanlarının %40'ı (toplam 35.000 km2) kirlendi.
    Çocuklar ciddi solunum sorunları yaşıyorlar...
    Dev patlama ile yayılan radyasyon Kuzey ve Batı Avrupa'ya yayıldı. Kazanın ardından yıllar geçmesine rağmen bölgede başta süt ve diğer besin maddelerinde olmak üzere yüksek radyasyon tespit ediliyor.
    Anne babaları 26 yıl önce radyasyona maruz kalmış olan çocukların bazılarında iç organlar eksik, çoğunda kalp rahatsızlıkları var.
    Kazanın gelecek kuşaklara etkisinin boyutu hakkında uzmanların henüz görüş birliği içinde değil...Ancak kazanın 11 kuşağa kadar etkili olabileceği yönünde bilimsel raporlar var.
    Çernobil'in Hiroşima ile Nagasaki toplamının 100 katından fazla radyasyonun çevreye yayılmasına neden olduğu tahmin ediliyor. Çernobil'in 10 gün boyunca radyasyon yaymaya devam ettiği göz önüne alındığında radyasyon hava şartlarının da etkisiyle çok geniş alana yayıldı. Belarus, Rusya ve Ukrayna'da arazinin 125.000 ve 146.000 km2 arasında  (Etkilenen arazi kabaca Yunanistan büyüklüğünde).
    Kaza olduğu sırada bu bölgelerde, 3 milyonu çocuk olmak üzere 7 milyon kişi yaşıyordu. Ancak bunların yaklaşık 350.000 i geri dönmemek üzere tahliye edildiler. Diğerlerinin hayatı tarım yapılmaması, belli orman alanlarına girilmemesi gibi ciddi şekilde kısıtlandı.
    Uzun vadeli açıdan bakıldığında, kirlenmenin en önemli nedeni radyoktif sezyum-137. Yarılanma ömrü 30 yıl olan sezyumun etkisini anlamlı bir şekilde yitirmesi için yüzyıllar gerekiyor. Hala Çernobil'den çok uzakta olan İskoçya ve Yunanistan gibi ülkelerde çeşitli ürünlere devlet müdahalesi gerekiyor. Mesela İskoçya'da hala belli bölgelerde hayvanların nerede otlayacağına devlet karar veriyor.
    Çernobil'in bilançosu konusunda hala bir fikir birliği yok. Ancak Uluslararası Doktorlar Örgütü ve Radyasyondan Korunma Birliği'ne göre, Çernobil'in çevreye verdiği zarardan bugüne kadar 600 milyondan fazla insan etkilendi. En çok etkilenenler elbette 'likidatörler' denilen zorunlu gönüllüler. Bunlardan 112 bininin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Geri kalanının yüzde 90'ı ise kanser, yüksek tansiyon, miğde ve bağırsak hastalıkları ile savaşıyor.
    Nükleer santralin etrafında oluşturulan güvenlik çemberi içinde aralıklarla yapılan ölçümlerde, özellikle çocukların bazı organlarında biriken radyoaktif maddelerin kansere yol açtığı tespit edildi. Bazı hastalıklar ise kendisini yıllar sonra gösteriyor. Ayrıca, 2056 yılına kadar Çernobil kazasından kaynaklanan 240 bin yeni kanser vakasının daha ortaya çıkacağı düşünülüyor.

    Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

    21 Nisan 2012 Cumartesi

    TEMA:2B BÜYÜK BİR HATADIR..Gelecek Nesillere Nasıl Hesap Vereceğiz?




    TEMA Vakfı: 2B, 2A Satışı Büyük Bir Hatadır!
    Gelecek Nesillere Nasıl Hesap Vereceğiz?

    Yaklaşık 10 yıldır ülke gündemini meşgul eden 2B ormanlarının satışını içeren tasarı 18 Nisan’ı 19’una bağlayan gece yarısı çoğumuz uykudayken yasalaştı. Meselenin özündeki "Ormanlar satılabilir varlıklar mıdır?" sorusu hiç gündeme gelmedi. Bunun yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ormanların rayiç bedelin yüzde kaçına satılması gerektiği, ödemelerin kaç taksitte yapılacağı, nakitte ne kadar indirime gidileceği tartışıldı. Sonra eller kalktı, “2B ormanları vasfını kaybetti, artık orman değil, işgalcilerine satılacak arazi oldular” denildi.  Yetmedi, 2A düzenlemesiyle orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen orman alanlarının araziye dönüştürülmesinin yolu açıldı.

    Bize hayat veren doğal varlık olan ormanlarımızla ilgili tüm bu gelişmeleri yakından takip ettik, ibretle izledik. TEMA Vakfı olarak 2B, 2A orman alanlarının gözden çıkarılmasının, satılmasının büyük bir hata olduğunu biliyoruz ve soruyoruz: Gelecek nesillere nasıl hesap vereceğiz?

    Meselenin gündeme geldiği günden bu yana tavrımızı net olarak ortaya koyduk. 2B ve 2A konusunun toplumsal ve ekonomik boyutunu da ihmal etmeden, hem doğanın, hem insanlığın, hem de adalet duygusunun kazanacağı çözümler önerdik.

    Şimdiyse, üzülerek görüyoruz ki, kısa vadeli ekonomik kazanç ve rantı düşünen, doğayı sadece sömürülecek bir hammadde kaynağı sanan, sağlıklı ekosistemler olmazsa insanın yeryüzünden silineceğini bilmeyen bir anlayışla karşı karşıyayız.

    Ülkemiz, dünyamız ve tüm insanlık için üzgünüz, ama mücadelenin bitmediğini de tüm kararlılığımızla ilan ediyoruz: TEMA Vakfı olarak, bu yasanın takipçisi olacağız, başvurulabilecek tüm hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanacağız ve geçmişte olduğu gibi halkımıza 2B ve 2A tehdidini bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceğiz. Gücümüz yettiğince, çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillere sağlıklı bir ekosistem bırakan bir Türkiye’ye ulaşmak için sizlerin de destekleri ile elimizden geleni yapacağız.

    Editöre Notlar:

    TEMA’nın 2B ve 2A konusundaki temel yaklaşımı ve çözüm önerileri aşağıda özetlenmiştir.

    -    Orman yan yana gelmiş ağaç topluluğu değildir!

    -    Ağaçları kesince orman ortadan kalkmaz!

    -    Ormanlarda milyonlarca canlı yaşar!

    -    Orman bir ekosistemdir!

    -    Ağaçları keserek ekosistemi bozarsanız, en sonunda tüm sistem çöker!

    -    TEMA Vakfı, orman alanlarının orman dışına çıkarılmasına ve satılmasına karşıdır. Bu yaklaşım, yeni işgalleri teşvik edecektir.

    -    Çözüm için temel anlayış, işgali hukukileştirmek değil, ormanları korumak olmalıdır. Çünkü orman kaynak değil, torunlarımıza devredeceğimiz doğal varlığımızdır.

    -    Egemenlik hukukuna tabii olan ormanları satmaya, devlet dahil hiçbir kişinin ya da kurumun hakkı yoktur.

    -    Anayasanın 169/son fıkrası ile 170. Maddesi ve 6831 sayılı Kanunun 2. Maddesi bütünüyle kaldırılmadan ve 1. maddesindeki tanım da düzeltilmeden 2B sorunu çözülemez.

    -    2A maddesi ile tarım, yani bitkisel üretim yapılabilen arazinin orman olarak muhafazasında yarar olmaması” yaklaşımı ve anlayışı her şeyden önce bilime aykırıdır. Bitkisel üretim yapılan ve aslı orman olan alanda ormanın yeniden oluşmasında engel yoktur.

    -    Çözüm için ecrimisil uygulanabilir, süreli mülkiyet gibi yeni kavramlar geliştirilebilir.




    Saygılarımızla; 

    Toprağına Sahip Çık !

    20 Nisan 2012 Cuma

    KONUT FİYATLARI ARTTI !

    Konut satış fiyatlarında son bir yılda yüzde 14 oranında artış yaşandı. İstanbul’da mart ayında konut fiyatlarında artış rekortmeni olan ilçe Şişli oldu.

    Türkiye’nin lider emlak portalı Hurriyetemlak.com’un 5 ilde hazırladığı emlak endeksi verilerine göre, Türkiye genelinde son bir yılda ikinci el satılık konutta yüzde 14 oranında fiyat artışı yaşandı. Mart ayı verilerine göre satılık konutta metrekare fiyatı ise 1.565 TL oldu. 

    İstanbul’da ikinci el konutta son bir yılda yüzde 16 oranında değer artışı görüldü. Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 2 oranında artışla İstanbul, metrekare bazında en yüksek artış yaşanan şehir olarak öne çıktı. Mart ayı verilerine göre İstanbul’da satılık konut metrekare fiyatı ise 1.926 TL oldu. 

    Mart ayında ikinci el konutların metrekare fiyatları bir önceki aya göre Ankara’da yüzde 0,3 oranında artarak 1.059 TL’ye, İzmir’de yüzde 1,1 oranında artış ile 1.364 TL’ye yükseldi. Antalya’da bir önceki aya göre değişim olmadı, metrekare fiyatı 1.103 TL ile aynı kaldı. Bursa’da ise metrekare fiyatı 1.061 TL ile bir önceki aya göre yüzde 1,3 oranında düşüş gösterdi.
    İstanbul’da fiyat artışı en çok yaşanan ilçeler; yüzde 9,4 ile Şişli, yüzde 7,5 ile Bayrampaşa, yüzde 6,8 ile Beşiktaş oldu. Fiyatı en çok düşen ilçeler ise; yüzde 21 ile Arnavutköy, yüzde 15 ile Beyoğlu, yüzde 9,5 ile Adalar oldu.

    İstanbul’da satılık konutta en değerli semtler; Bebek, Yeniköy, Etiler, Harbiye ve Levent olarak öne çıktı.

    İstanbul ve Ankara’da kiralar yüzde 10 arttı
    Kiralık konutlarda ise, mart ayında bir önceki aya göre metrekare başına yüzde 10 oranında değer artışı ile İstanbul ve Ankara en yüksek artış yaşanan şehirler oldu. Bursa’da yüzde 9, İzmir ve Antalya’da ise yüzde 6 oranında artış görüldü.

    İstanbul’da Kiralık konutta ise en değerli semtler; Bebek, Levent, İstinye, Baltalimanı ve Rumeli Hisarı olarak sıralanıyor.
    Kira getirilerine göre amortisman süreleri ise İstanbul’da 14, Ankara’da 15, Antalya’da 16, İzmir ve Bursa’da 18 yıl oldu.
    Hurriyetemlak.com Genel Koordinatörü Ahmet Kurşunlu; son bir yılda konut yatırımı yapanların enflasyon ve faiz gelirleri üzerinde kazanç elde ettiklerini belirtti. Kurşunlu, “Konut yatırımı yapacak olanlar, ev alırken hangi bölgenin daha fazla prim yaptığını, hangi bölgenin gelişmekte olduğunu iyice araştırmalı. Konut yatırımında uzun sürede kazanç elde ediliyor ve alırken kazanıldığının göz ardı edilmemesi gerekiyor. Hurriyetemlak.com olarak kullanıcılarımıza, konut yatırımlarını yapmadan önce mutlaka emlak endeksi uygulamamızı incelemelerini öneriyoruz ” dedi.
     

    Bodrum da Sezonluk Yazlık !