Blog Listem

29 Eylül 2012 Cumartesi

8 Eylül 2012 Cumartesi

SONRAKİ ADIM

''SONRAKİ ADIM''
2012 Bilişim zirvesi başlıyor.Slogan''Sonraki Adım''.Acaba bilişimde, teknolojide ki sonraki adım ne olacak? İş çevreleri,şirketler ve özellikle bireyler bu sonra ki adımı doğru tahmin edebilecek mi?Yoksa günümüzde bir çok firmanın yaptığı gibi görmeyerek tarihi bir hataya imza atıp büyük kayıplara uğrayan hatta tarihin tozlu raflarında yer alan batmış şirketler arasında mı yer alacak?
Daha 10 yıl önce yıkılmaz rakibi yok dediğimiz büyük şirketler bireylerin kabul etmiş olduğu yeni,esnek ve kullanılabilir teknolojiler nedeniyle zor durumda.Mesala NOKIA android işletim sistemini telefonlarına zamanında uygulamadığı için dev pazarını kaybetti.Şimdi zor günlerinin çıkışı olarak Microsoft'un yeni nesil işletim sistemine ve yeni geliştirdiği LUMIA adlı telefonuna umut bağlamış durumda.Bir başkası Research in Motion (RIM)
2011 yılının bitmesini Research in Motion firmasından daha çok isteyen bir firma yoktur herhalde. Kanadalı akıllı telefon ve tablet üreticisi açısından gerçekten zor bir yıl oldu.
Pazar payının Android ve iOS platformları tarafından emilmesini PlayBook ile yeni işletim sistemleri BBX’in yere çakılması izledi.
Sistem problemleri mi dediniz? RIM, BIS adlı sisteminde de uzun süren problemler yaşadı. Kullanıcıları mağdur eden bu internete bağlanamama problemi, iş dünyasında oldukça fazla kullanılan BlackBerry akıllı telefonların pazar payının düşmesinin nedenlerinden biriydi.
Sony – PSN’in çökmesi
Bu yıl Sony açısından gerçekten de pek iyi geçmedi. Özellikle PSN’e yapılan Anonymous saldırıları ve ardından bilgilerin çalınması, bu da yetmezmiş gibi bir de PSN’in neredeyse iki aylık süreçte kapalı kalması Sony’e ağır bir darbe vurdu denebilir.
Tabii ki dev firma bir yumrukla yıkılacak değil. Önce PSN’de yaşananlar için kullanıcılarından özür diledi ardından da PSN’i eskisinden daha sağlıklı bir hale getirdi. Oyunculara ücretsiz olarak sunduğu oyunlar arasında inFamous ve Little Big Planet vardı.
Bunun yanında ise borsada işlem gören sanal şirket Facebook büyümesine hızla devam ediyor;Facebook 5 Milyar fotoğrafın insanlar arasında paylaşıldığı ve şirketlerin aktif reklam pazarlamasında kullandığı INSTAGRAM ın tamamını satın aldı.
Evet.Görünen o ki ''Sonraki Adım'' hep sorulacak bir soru.Sorulmaya hep devam edilecek,ülkemizde bu soruyla şekillenecek.30 dan fazla ülkenin katılımıyla gerçekleşecek olan ICT SUMMIT EURASIA-BİLİŞİM ZİRVESİ 2012 11-13 Eylül de İstanbul Haliç Kongre Merkezinde ziyaretçilerini bekliyor.Zirveye özel yenilik bu sene bu 30 dan fazla ülkeyle online ''eşleştirme butonu'' sayesinde birebir görüşme yapabilmeniz.
UGUR ERDEMIR Eylül 2012

7 Eylül 2012 Cuma

Tebrizili Şems'' ten kırk öğüt


Tebrizili Şems'' ten kırk öğüt

1.Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!

3. Kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4. Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5. Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.  Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9. Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Kural: Ne yöne gidersen git, doğu, batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

11. Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

12. Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. Kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca, şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. Kural: Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

16. Kural: Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

17. Kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

18. Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır

19. Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

20. Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. Kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

23. Kural: Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde…

24. Kural: Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. Kural: Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. Kural: Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. Kural: Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. Kural: Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.

29. Kural: Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. Kural: Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.

31. Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. Kural: Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama Kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

33. Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. Kural: Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. Kural: Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!

37. Kural: Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.

38. Kural: Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.


40. Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde…

                                             (Elif Şafak''tan alıntıdır)

30 Ağustos 2012 Perşembe

30 AGUSTOS

30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZIN 90.YILI KUTLU OLSUN.

30 Ağustos 1922

Yalnız bir cephe savaşı değil, yurdun her karış toprağını cephe olarak benimseyen vatan savaşının adıdır.
30 Ağustos; dün İngiliz emperyalizmine, bu gün AB ve ABD emperyalizmine haddini bildiren direniş destanının adıdır.

30 Ağustos; emperyalist planların bozulduğu, Anadolu’nun paylaşım girişiminin durdurulduğu, Mazlum ulusların
emperyalizme karşı savaşımına ışık olan, umut aşılayan bir başkaldırının adıdır.
30 Ağustos; bir ulusun tarih sahnesinden silinirken topyekûn “bağımsızlığını imhaya karar veren emperyalizme” karşı yeniden dirildiği, tarihte örneğine ender rastlanan bir savaşın adıdır.
30 Ağustos; 9 Eylüldür, Lozan’dır, Cumhuriyettir, devrimlerdir.
90 yıl önce 19 Mayısla başlayan, 30 Ağustos’ta “Ya istiklal ya ölüm!” parolasıyla süren bağımsızlık savaşı ile bu topraklardan kovulanlar ve emperyalistlerin işbirlikçileri, bu gün yine bu topraklarda cirit atıyorlar. Yeni Sevr özlemiyle yanan ABD Emperyalistleri ve onların işbirlikçileri Vahdettinlerin, Damat Feritlerin, Şeyh Saidlerin, Ali Kemallerin torunları 23 Nisan’ın, 29 Ekim’in, 30 Ağustos’un, Çanakkale Zaferi’nin ve 19 Mayıs’ın izlerini silmeye çalışıyorlar.
ABD Emperyalistleri ve onlarla işbirliği içinde olanların Yeni Sevr’e ulaşabilmeleri için, Mustafa Kemal’in ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın izi-tozu silinmelidir. Uydurma davalarla, daha doğrusu CIA Operasyonlarıyla 30 Ağustosta destan yazan kahramanlar sindirilmiş,vatanseverler korkutulmuş,halk geçim darboğazıyla ve gündem dışı olaylarla uyutulmuştur.Asıl neden İşte, Birinci Kurtuluş’un ve Mustafa Kemal’in aşama aşama unutturulması-değersizleştirilmesi, Milli Bayramların, 19 Mayısların 30 Ağustosların kutlamalarının engellenmesiyle amaçlanan da Türk halkının tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik bilincini yavaş yavaş yok ederek, Yeni Sevr’i, günümüzdeki adıyla “BOP” projesini yürürlüğe koyma amaçlıdır.
Ama Çanakkale’de ve 19 Mayıs’ta nasıl yanılmışlarsa, bugün de öyle yanılıyorlar. Çünkü, Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ezilen ulus topraklarının işgal edilmesini seyretmemiştir. Kişisel çıkarları adına seyretmeyi meslek edinenler o ulusun bir parçası olmayı beceremeyenlerdir. Tarih onların kahroluşunu, uluslarının şanlı zaferleriyle yazmıştır.
Son sözlerimizi Yolumuz, yönümüz, ışığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylüyor.
“Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de, izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla, milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.
“Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır.
“Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz.
………
“Dolayısıyla subay için “ya istiklâl, ya ölüm” vardır.
“Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!” (Mustafa Kemal, 31 Temmuz 1920 Tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde Subaylara Hitaben Yaptığı Konuşma)
Atam Yolunda İlerliyoruz 90 yıl önceki Emperyalist güçler yine işbaşında fakat biz buradayız.Emellerine ulaşamayacaklar.Sizde unutmayın,unutturmayın,düşmanlarımız aynı düşmanlar emeller aynı emeller 30 AGUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Cemal Süreyya-Çocuk Olsam Yeniden

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Kendin Ol !

29 Temmuz 2012 Pazar

ADAM GİBİ ADAM


ADAM GİBİ ADAM DEYİNCE AKLIMA HEP SARI ŞAÇLI MAVİ GÖZLÜ ATAM GELİR !

20 Temmuz 2012 Cuma

Bayrak



  Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
  Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım, 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
mezarını kazacağım. 
Seni selamlamadan uçan kuşun 
yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver ! 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. 
Yurda ay yıldızın ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. 
Kızıllığında ısındık, 
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. 
Gölgene sığındık. 

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı... 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim; 
Senin altında doğdum, 
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !
Yazar : ARİF NİHAT ASYA

1974 Kıbrıs Barış Harekatı


KKTC'de 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın 38. yıl dönümü çerçevesinde Barış ve Özgürlük Bayramı resmi kutlamaları, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun televizyonda yaptığı konuşmayla başladı. Konuşmayla aynı anda 21 pare top atışı yapıldı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, konuşmasında, kendileri için yaşamsal önemi olan, "Mehmetçik" ve "Mücahid"in birlikte gerçekleştirdiği Kıbrıs Türk Barış Harekatı'nın sevincini yaşadıklarını söyledi.

"Bu topraklarda başı dik, özgür, güven içinde yaşamanın, tüm sıkıntılara rağmen geleceğe umutla bakabilmenin koşullarının 20 Temmuz sabahı başlayan Barış Harekatı ile yaratıldığının bilinci içindeyiz" diyen Eroğlu, 20 Temmuz 1974 tarihinin kendileri için en değerli gün olduğunu vurguladı.

"20 Temmuz olmasaydı"

20 Temmuz 1974'e kadar gelen sürece dikkat çeken Eroğlu, şöyle devam etti:
"20 Temmuz olmasaydı 15 Temmuz'da başlatılan faşist Rum-Yunan darbesi başarıya ulaşırKıbrıs adası Yunan egemenliğine girerdi. Muratağa-Atlılar-Sandallar, Taşkent, Aleminyo'da yaşanan Türk katliamları diğer yerleşim birimlerimiz de yaşardı.
Anavatan Türkiye güneyden de tamamen kuşatılmış bir duruma düşer, bugün kendisine oynanmak istenen oyunların çok daha büyükleri ile karşı karşıya kalırdı.

20 Temmuz Barış Harekatı olmasaydı bugün sahip olduğumuz coğrafya ve devletimiz olmazdı. Kısacası 20 Temmuz öncesi bizler için dipsiz bir kuyuda zifiri karanlık; sonrası ise hep aydınlık, daimi özgürlük ve umut demektir.

Kıbrıs Türk halkı olarak geçen 38 yıl içinde Anavatan Türkiye'nin büyük desteği ile çok önemli işler başardık. Kendi kendimizi gerekenden çok eleştirmenin, moralsizliğe itmenin anlamı yoktur. Elbette çok daha iyisi de olabilirdi ama başardıklarımızı hiç unutmayalım ve küçümsemeyelim, küçümsetmeyelim."

Gelecekten umutlu olduğunu, Kıbrıs Türk halkına anavatan Türkiye'ye güvendiğini ifade eden Eroğlu, "Giderek ekonomisi, stratejik konumu güçlenen, önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Anavatan Türkiye'nin desteği, devletimizin alacağı kararlarla daha güzel günlere ulaşacağımız kesindir. Yeter ki birlik-beraberliğimizi bozmayalım" dedi.
Yıllarca üzerinde önemle durdukları, Türkiye'den borularla su transferi projesinin 2014 yılı Mart ayı başında tamamlanmış olacağını kaydeden Eroğlu, "Şimdiden gereken planlamalar yapılmalı hiç bir şey son dakikaya bırakılmamalı, hükümet bu proje için daha fazla mesai harcamalıdır" ifadesini kullandı.

Kıbrıs sorunu

Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik görüşme sürecinde tüm yapıcı girişimleri sergilediklerini, Rum tarafının ise sadece ve sadece oyalamayı, ertelemeyi ve Avrupa Birliği dönem Başkanı olarak siyasi avantaj elde etmeyi hedeflediğini kaydeden Eroğlu; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Rum tarafı ve Kıbrıs Türk halkına mesajlar verdi.
"Rum tarafı 20 Temmuz 1974 öncesine dönüşü hayal etmekten vazgeçmediği sürece Kıbrıs'ta mevcut gerçeklere dayalı, yaşayabilir bir anlaşma yapılması mümkün değildir" diyen Eroğlu, Rum tarafının hala BM'de 4 Mart 1964'te alınan kararı kendi lehine kullanarak Kıbrıs Türkü'nü azınlık olarak sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'ne "yamalayabileceği" inancında olduğunu ifade etti.

BM'nin, sürece yönelik tutumunu Rum Kesimi'nin uzlaşmazlığına prim verecek anlayıştan uzaklaştırması gerektiğini vurgulayan Eroğlu, Rum tarafının uzlaşmazlığındaki bir diğer önemli etkenin de Avrupa Birliği'nin (AB) yanlış tutumu olduğunu belirtti.

"AB eşit davransın, verdiği sözleri yerine getirsin"

AB'nin Kıbrıs'ta bir çözümü kolaylaştırıcı değil nerdeyse imkansızlaştıran etken durumda olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, şöyle devam etti:

"AB tüm uyarılarımıza rağmen, kendi ilkelerini hiçe sayarak çözümlenmemiş Kıbrıs sorununun başlıca sorumlusu Rum tarafını tüm Kıbrıs adına tam üye yapmakla işlediği hataya, Rumları dönem başkanı yaparak yeni ve tamiri zor bir hata eklemiştir.
AB Kıbrıs'ta bir çözümü kolaylaştırıcı değil nerdeyse imkansızlaştıran etken durumdadır.
AB'ye bu tarihi günde şu çağrıda bulunuyorum; Türk tarafına Rumlarla eşit davranın. Bize verdiğiniz sözleri süratle yerine getiriniz. Rum tarafının haksız bir şekilde Kıbrıs Türk tarafına izolasyon ve ambargo uygulamasına izin vermeyiniz. Bu ambargo ve izolasyon anlayışı Kıbrıs Türk halkının AB'ye tepkisini her geçen gün artırmaktadır."

Rum tarafına "barış, akıl, eşitlik adalet yoluna gelmelerini" öneren Eroğlu, "Gerginlik, gasp politikası ile bir yere varmanız mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkını kendi kendini yönetme kararlılığından geri götürmeniz, bizim ambargolar, izolasyonlarla çözüleceğimizi, gerileyeceğimizi, haklarımızı sizlere teslim edeceğimizi düşünmeniz yanlıştır" dedi.
Kıbrıs Türk halkının ne istediğini ve nasıl bir sonuca varmayı arzuladığını bilen biri olarak sabırla ve kararlılıkla masa başında haklarını savunmaya devam edeceğini kaydeden Eroğlu, anavatan Türkiye ile gerek hedef gerek hedefe giden yolda tam bir görüş birlikteliği içinde olduklarını vurguladı.

20 Temmuz'un Kıbrıs Türkü için bir milat oladuğunu altını çizen Eroğlu, şöyle devam etti:
"Başta 20 Temmuz Barış Harekatı döneminin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan ve 20 Temmuz Barış Harekatı dönemi Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve dönemin tüm komutanları, tüm şehitlerimiz olmak üzere o büyük özgürlük savaşının başarı ile sonuçlanmasına vesile olan ve bugün aramızda olmayan herkesi rahmetle, minnetle anıyorum.

Rahat uyuyunuz. Dünya durdukça 20 Temmuz sabahı doğan güneşin aydınlığı Kıbrıs Türkü'ne yol gösterecek, özgürlüğümüz ve Anavatan Türkiye ile kader birliğimiz hep devam edecektir."

17 Temmuz 2012 Salı

İlahi Komedya

"Nereye girdiğine, kendini kime emanet ettiğine dikkat et, girişin genişliğine aldanayım deme! "

Dante - İlahi Komedya

10 Temmuz 2012 Salı

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Srebrenica


Temmuz 1995 de kendilerine MEDENİ diyen Avrupa‘nın ortasında bir katliam. Gözü dönmüş sırplar’ın savunmasız boşnakları BM askerlerinin ellerinden alıp katlettikleri o yüzkızartıcı zaman.
Ikinci Dünya savaşından sonra Avrupa’daki en büyük katliam, Srebrenitsa’da Müslümanlara uygulandı. 8372’den fazla insan acımasızca katledildi. Cesetleri bulunmasın diye, farklı farklı bölgelere gömüldüler. Bugün olsun hala, cesetlerin hepsi bulunmuş değil.
3000 den fazla erkek ailelerinden koparılarak otobüslere doldurulup kimsenin bilmediği yerlere götürüldüler. Hiç birinden bir daha haber alınamadı.

Geriye kalan kadınlar sırp askerleri tarafından defalarca tecavüze uğradılar. Ve ardından kadın, çocuk, yaşlı ve hastlar arabalarla hiç bilmedikleri ve görmedileri yerlere götürüldüler.
Srebrenica: sadece bir KATLİAM‘ın sembolü değil. Aynı şekilde DÜNYA insanının ayıbıdır. Katliama kulak tıkamasıdır. Zulme karşı gelmemesidir.
Katliamdan sırplar kadar sorumlu olan hollandalı barış gücü askerleri boşnakları koruma adına parmaklarını bile kıpırdatmadılar. Sırpların barışçıl bir niyet taşımadıklarını bildikleri halde, boşnakları sırplara teslim ettiler.
Bu hafta bu katliamın yıldönümü. Orada katledilen ve şehid edilen Boşnak kardeşlerimizin acısını paylaşıyor;sorumluları Allah’a havale ediyor;ölenlere Allah‘tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı diliyoruz.
Böylesi bir katliam bir daha yaşanmasın diye, Alija İzzetbegoviç'in sözünü zihnimize kazıyoruz:
''Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır '' Alija İZZETBEGOVİÇ

3 Temmuz 2012 Salı

Sağlam Basmak

27 Haziran 2012 Çarşamba

4+4+4

Aç-Kapa

25 Haziran 2012 Pazartesi

istanbul

20 Haziran 2012 Çarşamba

Aldatma Hakkında

Başarı !

18 Haziran 2012 Pazartesi

Mutlu Olmak İstiyorum