Blog Listem
29 Nisan 2014 Salı
26 Mart 2014 Çarşamba
24 Mart 2014 Pazartesi
18 Mart 2014 Salı
10 Mart 2014 Pazartesi
Mutlu Bir Ekiple Çalışmanın 7 Yolu
Mutlu Bir Ekiple Çalışmanın 7 Yolu
Yazan: Sinan Oypan
İşyerinde verimliliğin sağlanması ve daha yaratıcı ve aktif bir şekilde çalışılması için mutlu çalışanların olması oldukça önemli. Mutluluğu ve verimi maddi konulara bağlamadan da ofisinizde çalışanların mutlu olmasını sağlayabilirsiniz.
Çalışanlarınızla empati kurun
İşyerinde çalışanlarınızla empati kurabilmek ve onları gerçekten anlayabilmek oldukça önemli. Bir yönetici olarak yapılan işlerin çok fazla vakit aldığını ya da yeterli yapılmadığını düşünüyorsanız, burada çalışanlarınızı suçlamamak ve bu işlerin neden bu şekilde ilerlediğini anlamak için onlarla empati kurmayaı çalışın.
İşlerin yapım sürecinde çalışanların neye ihtiyaçları var, ne gibi sorunlar yaşıyorlar ya da onlar için işin zorlu olmasının sebepleri neler? Bu tip sorunlarla karşılaştıklarında çalışanlarınızla empati kurup onları anlamaya çalışın.
Çalışanların işi ve ofisi sahiplenmelerini sağlayın
İşyeri insanların gelip çalıştıkları ve sadece para kazandıkları bir yer olmamalı. Çalışanların kendilerinden bir şeyler kattıkları ve sahiplendikleri bir işyerinde çalışıyor olduklarında kendilerini işe daha dahil olmuş hissedeceklerdir.
Bu ortamı sağlamak için ofisinizde çalışan herkesin fikirlerine değer vermeye özen gösterin. Farklı bölümlerdeki farklı çalışanların işe dair herkesin aksine değişik görüşleri olabilir ve bu görüşler genel kanının aksine düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Kendi düşüncelerine ve fikirlerine değer verildiğini hisseden çalışanlar da bu şekilde yaptıkları işi daha da sahiplenmeye başlarlar.
Çalışanların inisiyatif almalarına izin verin
Son karar tabii ki yöneticilerden geçiyor olabilir; ancak çalışanlarınızın kendi kararlarını verebiliyor olmaları ve bu adımları atarken çekinmemeleri de oldukça önemli. Kendi kararlarını verebilen bir ekip, daha özgüvenle çalışacaktır ve kendilerinin inisiyatif kullanabildiklerini bildikleri için üst yönetimin kendilerine güvendiğini de hissedeceklerdir.
Kendi inisiyatifini kullanan çalışanların tecrübeleri de aynı doğrultuda artacak ve bu sayede yapılacak işler konusunda daha tecrübeli bir ekiple çalışıyor olacaksınız. Her şeyin en doğrusunu siz biliyormuş ve sizin dediğiniz olacakmış gibi davrandığınız takdirde çalışanların kendi kararlarını vererek sorumluluk almalarının da önüne geçmiş olursunuz. Ekibinize ve onların yapacakları işlere olan güveninizin tam olduğunu onlara belirtin.
İyi yapılan işleri ödüllendirin, hatalara müsemaha gösterin
İşyerlerinde en çok unutulan noktalardan biri de iyi yapılan işlerin ödüllendirilmesi. Her zaman iyi bir iş yapıldığı zaman, “zaten bunun yapılması onlardan bekleniyor” anlayışı vardır; ancak bir şeyler ters gitmeye başladığında hemen sorumlular kimse onların üzerine gidilir.
Hiç kimse hatasız değildir, hatalar yapılabilir; önemli olan bu hatalardan nasıl ders alındığı ve ilerleyen zamanlarda bu hataların tekrarlanmaması için neler yapılması gerektiğinin önlemlerinin alınmasını sağlayın.
İşler ters gittiğinde kimlerin bu durumdan sorumlu olduğuna dikkat edildiği gibi, şirket içerisinde iyi işler yapıldığında da aynı özeni göstererek, iyi iş yapan çalışanı ya da ekibi ödüllendirin. Küçük jestler ve ödüller yapılan iyi işlerin karşılıksız kalmayacağını gösterecektir ve bu da çalışanların yaptıkları iyi işlerin kendilerine iyi bir şekilde döneceğini bilirler.
Çalışanlarınızın iş dışında da hayatları olduğunu unutmayın
İşyeri dışında da bir hayat var bunu tabii ki hepimiz biliyoruz; ama birçok şirket bunun varlığını çalışanlarına unutturabiliyor. Daha fazla iş yapılsın, şirket büyüsün, daha çok kar edilsin… Bunlar evet güzel şeyler; fakat mesai saatleri ne kadar uzarsa, bir süre sonra hayatı sadece çalışmak olan insanların verimlilikleri de düşmeye başlayacaktır.
Sosyal hayatın eksikliği ve uzun mesailer sonrasında her ne kadar çalışanlar yaptıkları işten mutlu olduklarını dile getirseler de hem fiziksel hem de zihinsel anlamda bir süre sonra çökmeye başlayabilirler.
Üst yönetim olarak bunu görmezden geldiğiniz takdirde çalışanlarınızın giderek mutsuzlaşmaya başladıklarını ve verimlerinin düştüklerini görebilirsiniz. Bu sebeple herkesin iş dışında da bir hayatı olduğunu unutmamak oldukça önemli.
Esnek çalışma saatlerine izin verin
Özellikle girişim aşamasındaki firmalarda esnek saatlerde çalışmak bazı çalışanların daha verimli çalışmalarını sağlayabilir. Eğer şirketin işlerini engellemiyorsa çalışanlarınız kimi zaman evden ya da dışardan çalışabilmeliler.
Şirketlerdeki sabah 8 akşam 5 mesai mantığı verimliliği bazen öldürebiliyor. Sabah 8’deişe gelen biri 10’a kadar hiçbir iş yapmadan saatlerini geçirip, belli bir saatte işe başlayabiliyor. Verilen işler bu saat aralığında tamamlanmayabiliyor ve işlerin yapılma süresi artıyor.
Kesin mesai saatleri yerine, işlerin verilen deadline içerisinde yapılıp yapılmadığına odaklanılan esnek çalışma saatleri üzerinde durulabilir. Bazı çalışanlarınız öğlen saatlerinde daha verimli çalışırken, bazıları da sabah ya da akşam daha verimli çalışabilir. Bunun planlamasını yaparken, yapılacak işlerin deadline’larını belirledikten sonra işlerin zamanında yapılıp yapılmadığına bakabilir ve hangi saatlerde çalışıldığının üzerinde durmayabilirsiniz. Sonuç olarak işler zamanında eksiksiz yapıldığı sürece ve bunun takibi sağlandığı sürece çalışanlar verimli bir şekilde çalışabilirler.
Çalışanların kendilerini geliştirmelerini sağlayın
Yapılan işler bir yerden sonra rutine binebilir ve çalışanlarınız kendilerini geliştirecek yeni bir şeyler yapamamaya başlayabilirler. Bu gibi durumları engellemek ve çalışanlarınızın daha kalifiyeli çalışanlara dönüşebilmeleri için onların kendilerini geliştirmelerine destek olun.
Ekibiniz için şirket içi eğitimler ya da workshoplar düzenleyebilir veya sektörle ilgili etkinlik ve eğitimlere onların katılmasını sağlayarak iş anlamındaki gelişimlerine katkı sağlayabilirsiniz.
Uğur Erdemir
25 Şubat 2014 Salı
22 Şubat 2014 Cumartesi
27 Ağustos 2013 Salı
18 Mayıs 2013 Cumartesi
Yasam Cesurlari Sever !
Cennetide gordum cehennemi de,
Oyle bir ask yasadim ki
Tutkuyu da gordum pes etmeyi de,
Kendime bir sahne buldum oynadim.
Oyle bir rol vermisler ki
Okudum okudum anlamadim.
Kendi kendime konustum bazen
Hem kizdim hem de guldum halime
Sonra dedim ki 'Soz ver Kendine'
Denizleri seviyorsan dalgalari da seveceksin
Sevilmek istiyorsan,once sevmeyi bileceksin
Ucmayi seviyorsan,dusmeyi de bileceksin
Korkarak yasiyorsan,yalnizca hayati seyredersin
Nietsche
Hayati iskalamamak icin sizde harekete gecin baskalari icin degil kendiniz icin hemen su an yasamaya baslayin...
Ugur ERDEMIR
6 Mayıs 2013 Pazartesi
HİTLER NASIL DİKTATÖR OLDU
Adolf Hitler'in nasıl diktatör olduğunu kaç kişi biliyor acaba? Sanırım oldukça az. Hele 1920'li yılların savaş sonrası Almanya'sının Demokratik bir ülke olduğunu ve Nazional Sozialist (NAZI) Partisinin demokratik seçimlerle işbaşına geldiğini bileniniz kaç kişidir?
Williiam Shirer'in yazdığı "The Rise And Fall of the Third Reich" kitabını okuyana kadar ben de o bilmeyenlerdendim. Hitler'in tek adamlığa gidiş öyküsünün, günümüzle bazi benzerlikler taşıdığına, hatta bazı olayların birebir örtüştüğüne tanık oldum. Öğrendiklerimi merak edenlerle paylaşmak istedim.
13 Mart 1932.. Demokratik seçimler yapılıyor Almanya'da. Başkanlık seçiminde sonuçlar şöyle:
Hindenburg %49.6
Hitler %30.1
Thaelmann %13.2
Duesterberg %6.8
Görüldüğü gibi Alman halkının %70'i Hitler'i istemiyor. Başkanlık seçiminde hiç kimse salt çoğunluğu elde edemediği için (%50'den 1 oy fazlası)
ilk üç adayın yer aldığı ikinci tur seçimler yapılıyor.
19 Nisan 1932'deki ikinci tur seçimlerin sonucu da şöyle:
Hindenburg %53
Hitler %36.8
Thaelmann %10.2
Hitler oylarını 6 puan artırmış olmasına karşın, Alman halkı tarafından kesinlikle reddediliyor ve Hindenburg başkan oluyor. (Bizdeki Cumhurbaşkanlığına eşdeğer bir makam)
31 Haziran'daki Reichtag (Bizdeki TBMM) seçimlerinde Hitler ve Nazi partisi başarılı oluyor ve 608 sandalyelik mecliste 208 milletvekili ile birinci parti oluyor. Başkan Hindenberg hükümeti kurma görevini bu partiye vermek istemiyor. Çünkü NAZI partisinin gizli bir ajandası olduğunu ve Cumhuriyeti yıkmak ya da değiştirmek niyeti olduğunu düşünüyor. Çünkü Adolf Hitler ve Nazi partisi üyeleri yıllardır Alman anayasasına saldıran konuşmalar yapıyor, Tanrı ve kilise vurguları yapıyor, hoşgörüsüz ve devlet adamlığı alanında beceriksiz oldukları görüşü hakim. Hitler'in SOKAK USLUBU, SALDIRGAN VE AGRESİF BİR HİTABETİ VAR. KENDİ FİKRİNE KARŞI OLAN HERKESİ SUÇLUYOR VE AŞAĞILIYOR.
Böyle bir adamın Başbakan (Şansölye) olması istenmiyor. Meclis içinde hükümet kurulamadığı için yeniden seçime gidiliyor.Bu seçimde Naziler 34 sandalye yitirmelerine karşın yeniden birinci parti seçiliyor. 1.Dünya Savaşının yarattığı ezilmişlik duygusuyla dolu olan Almanlar Hitler'in yeniden büyük Almanya vaadi ve dış güçlere yaptığı sert çıkışlardan gaza geliyor. Bizim one minute gazlaması gibi yani..
Halk iradesi Adolf'u işaret ediyor ve Başbakan olması kaçınılmaz oluyor.ONU BU SÜREÇTE ENGELLEMEYE ÇALIŞAN STATÜKOYU VATAN HAİNLİĞİ VE ANTİ DEMOKRATİK OLMAKLA SUÇLUYOR. Halk onu alkışlıyor... Sonuçta Hitler "%37" oyla iktidara geliyor. Almanya bizden daha demokratik yasalara sahip olduğundan bu oy oranıyla meclis çoğunluğuna bile sahip değil Nazi partisi. Dolayısıyla yasaları değiştirecek güçleri yok. Ancak Hitler mutlak idareyi ele geçirmeye kararlı ve bunu yapmak için planını uygulamaya başlıyor:
27 Şubat 1933'te Alman Meclisi (Reichtag) kundaklanarak yakılıyor ve "Solcular" bundan sorumlu tutuluyor. SOL GÖRÜŞLÜLER VE MUHALİFLER TERÖR ÖRGÜTÜ KURMAK SUÇLAMASIYLA TUTUKLANIYOR. Saldırıdan sorumlu tutulan Marinus van der Lubbe'nin daha sonra Nazi işbirlikçisi olduğu ortaya çıkacaktır. Bu olayı izleyen bir dizi saldırılar, darbe-devrim iddiaları ve mahkeme süreçleri başlıyor. BAŞBAKAN HİTLER KENDİSİNE KARŞI OLAN HERKESİ TERÖRİSTLERLE AYNI SAFTA OLMAKLA SUÇLUYOR. Ülkede bölünmüşlük ve kargaşa baş gösteriyor. HİTLER BİLE BİLE ÜLKEYİ KAOSA GÖTÜRÜYOR. PEKİ BUNU NEDEN YAPIYOR? ÇÜNKÜ TARİH GÖSTERMİŞTİR Kİ ÜLKELERDE GÜVENSİZLİK VE KORKU ORTAYA ÇIKTIĞINDA İNSANLAR GÜVENLİKLERİ İÇİN SEVE SEVE ÖZGÜRLÜK VE HAKLARINI İSTEYEREK TESLİM EDERLER.
Olayların ertesinde Başbakan Hitler, "milletin ve devletin korunması ve selameti" için hükümetin tüm ANAYASAL güçleri elinde toplayabilmesi amacıyla bir kararname çıkarıyor. HİTLER ANAYASAYA SADIK YARGIYI SUÇLUYOR VE "ÖZGÜR ALMANYAAAA DİYE MEYDANLARDA BAĞIRIYOR. ANAYASADA BAĞIMSIZ OLAN YARGIYI KENDİNE BAĞLIYOR. BU SÜREÇTE SİYASİ SUÇLAR İÇİN "ÖZEL MAHKEMELER" KURULUYOR VE SOLCULAR YARGILANMAYA BAŞLIYOR. İNSANLAR NEYLE SUÇLANDIKLARINI BİLMEDEN SÜRESİZ TUTUKLANIYOR VE TUTUKLAMALAR MAHKUMİYETE DÖNÜŞÜYOR. BİR ÇOK AYDIN CEZAEVLERİNDE BU SÜREÇTE YAŞAMINI YİTİRİYOR. ONUR VE ŞEREF İNTİHARLARI YAŞANIYOR (!)
Gördüğünüz gibi herşey demokrasi ortamında doğal süreçlerle gerçekleşiyor. Yargının ele geçirilmesinden sonra "Schutzhaft" olarak adlandırılan yeni bir yargı konsepti getiriliyor. Bu, artık "Gestapo" ya dönüştürülen "Özel Yetkili Savcılar"a herhangi bir suçlama olmaksızın istediği kişiyi süresiz gözaltına alma yetkisi tanıyor. Bu gözaltıların çoğu ölene dek hapiste kalma ile sonuçlanıyor.
PEKİ BU "YENİ DÜZEN" HALK TARFINDAN NASIL KABUL GÖRÜYOR?
Tuhaf bir biçimde Alman halkı bu gelişmeleri çabukça kabulleniyor. Çünkü: Bir Alman vatandaşı boyun eğip çalıştığı, siyasi argumanlara girmediği ve muhalif olmadığı, çocuklarını sistemin okullarına ve kiliseye gönderdiği sürece savcılar (gestapo) tarafından rahat bırakılıyorlar.
Shirer Alman halkının ezici çoğunluğunun bu yeni düzeni nasıl kabullendiğini şu sözlerle aktarıyor:
"...Halkın kültür düzeyi sistemli bir süreç sonunda oldukça aşağılara çekilmişti ve bunun yeri dini ve milliyetçi fikirlerlerle
doldurulmuştu. Cahil ve kültürsüz kalan halk elinden ne gibi kişisel hak ve özgürlüklerin alındığının bilincinde değildi.
Baskı öylesine yoğundu ki iktidara destek vermek bir vatandaşlık görevi haline gelmişti. Ülkeye gelen bir gözlemci
halkın nasıl sürü gibi güdüldüğünü ve sağıldığını göremeyecek kadar kör olduğuna tanıklık edince şaşkınlığa uğruyordu.
Ezildiklerini hissetmiyorlardı bile... Bilakis yeni yönetimin Almanya'nın geleceği için bir umut olduğunu düşünüyorlar
ve gönülden destek oluyorlardı. Hayret verici biçimde umut ve güven doluydular..."
Şunu eklemek istiyorum: Nazional Sozialist Partisi bunları demokratik seçimlerle, hem de sadece %37 oyla iktidara gelerek gerçekleştirdi.
Hitler ve Nazi partisi üyeleri için DEMOKRASİ, MUTLAK İKTİDARA GELMEK İÇİN SADECE BİR "ARAÇ"TI, "AMAÇ" DEĞİL... Oyunlarını kitabına
uygun biçimde adım adım gerçekleşti.Acaba anayasa degisikligi istenen ulkemizde bu yolda mi ilerliyor??
Ugur ERDEMIR
26 Nisan 2013 Cuma
Beklemek
Vapur Beklemek
Gun Beklemek
Insan Beklemek
Ciceklerin Acmasini
Gecenin Gecmesini
Sayfalarin Dolmasini Beklemek
XXX
Beklemek Ayriliga Donusmesin
Yonetmesin Bizi Beklemek
Kardesleri var cok guclu
Umit Etmek ve Ertelemek
XXX
Gelisini Beklemek
Uyanmani Beklemek
Cozulmeni Beklemek
Baska bir Yerde Yasamayi Beklemek
Anlasilmayi Beklemek
Onbesinde Beklemek
Kirkinda Beklemek
Beklemek mi Bizim Yasamimiz ?
Beklemeyin Harekete Gecin Hayati Iskalamayin!
Ugur ERDEMIR
21 Nisan 2013 Pazar
Tweet - @laftrolog
Ugur ERDEMIR
20 Nisan 2013 Cumartesi
18 Nisan 2013 Perşembe
15 Nisan 2013 Pazartesi
misskuzeydora: ON ŞEY İÇİN ZAMAN AYIR
23 Mart 2013 Cumartesi
YAŞAMAK ZAMANI
16 Mart 2013 Cumartesi
Var Olani Sevmek
Acı çektiğimiz tek an olanla tartışan bir düşünceye inandığımız zamandır. Zihnimiz
tamamen berrak olduğu zaman olan, olmasını istediğimizdir.Gerçeğin olduğundan
farklı olmasını istiyorsanız, bir kediye havlamayı öğretmeye çalışın. Ne kadar
uğraşırsanız uğraşın sonunda kedi size bakacak ve miyav diyecektir. Gerçeğin
olduğundan farklı olmasını istemek ümitsiz bir çabadır.
Buna rağmen dikkat ederseniz buna benzer düşüncelere gün içinde defalarca
inandığınızı farkedersiniz. "Insanlar daha nazik olmalı." "Cocuklar terbiyeli olmalı."
"Kocam, (karım) benimle aynı fikirde olmalı." "Daha zayıf olmalıyım (veya daha
güzel, daha başarılı)." Bu gibi düşünceler gerçeğin olduğundan daha farklı olmasını
isteme yollarıdır. Bunların iç sıkıcı olduğunu düşünüyorsanız haklısınız.
Byron Katie
Ugur ERDEMIR
+905054505670






.jpg)



