Blog Listem

6 Mayıs 2013 Pazartesi

HİTLER NASIL DİKTATÖR OLDU  

HİTLER NASIL DİKTATÖR OLDU
 
Adolf Hitler'in nasıl diktatör olduğunu kaç kişi biliyor acaba? Sanırım oldukça az. Hele 1920'li yılların savaş sonrası Almanya'sının Demokratik bir ülke olduğunu ve Nazional Sozialist (NAZI) Partisinin demokratik seçimlerle işbaşına geldiğini bileniniz kaç kişidir?
 
Williiam Shirer'in yazdığı "The Rise And Fall of the Third Reich" kitabını okuyana kadar ben de o bilmeyenlerdendim.  Hitler'in tek adamlığa gidiş öyküsünün, günümüzle bazi  benzerlikler taşıdığına, hatta bazı olayların birebir örtüştüğüne tanık oldum. Öğrendiklerimi merak edenlerle paylaşmak istedim.
 
13  Mart 1932..  Demokratik seçimler yapılıyor Almanya'da. Başkanlık seçiminde sonuçlar şöyle: 
 
Hindenburg  %49.6
Hitler            %30.1
Thaelmann   %13.2
Duesterberg %6.8
 
Görüldüğü gibi Alman halkının %70'i Hitler'i istemiyor.  Başkanlık seçiminde hiç kimse salt çoğunluğu elde edemediği için (%50'den 1 oy fazlası)
ilk üç adayın yer aldığı ikinci tur seçimler yapılıyor.
 
19 Nisan 1932'deki ikinci tur seçimlerin sonucu da şöyle:
 
Hindenburg   %53
Hitler             %36.8
Thaelmann    %10.2
 
Hitler oylarını 6 puan artırmış olmasına karşın, Alman halkı tarafından kesinlikle reddediliyor ve Hindenburg başkan oluyor. (Bizdeki Cumhurbaşkanlığına eşdeğer bir makam)
 
31 Haziran'daki Reichtag (Bizdeki TBMM) seçimlerinde Hitler ve Nazi partisi başarılı oluyor ve 608 sandalyelik mecliste 208 milletvekili ile birinci parti oluyor. Başkan Hindenberg hükümeti kurma görevini bu partiye vermek istemiyor. Çünkü NAZI partisinin gizli bir ajandası olduğunu ve Cumhuriyeti yıkmak ya da değiştirmek niyeti olduğunu düşünüyor. Çünkü Adolf Hitler ve Nazi partisi üyeleri yıllardır Alman anayasasına saldıran konuşmalar yapıyor, Tanrı ve kilise vurguları yapıyor, hoşgörüsüz ve devlet adamlığı alanında beceriksiz oldukları görüşü hakim. Hitler'in SOKAK USLUBU, SALDIRGAN VE AGRESİF BİR HİTABETİ VAR. KENDİ FİKRİNE KARŞI OLAN HERKESİ SUÇLUYOR VE AŞAĞILIYOR.
Böyle bir adamın Başbakan (Şansölye) olması istenmiyor. Meclis içinde hükümet kurulamadığı için yeniden seçime gidiliyor.Bu seçimde Naziler 34 sandalye yitirmelerine karşın yeniden birinci parti seçiliyor. 1.Dünya Savaşının yarattığı ezilmişlik duygusuyla dolu olan Almanlar Hitler'in yeniden büyük Almanya vaadi ve dış güçlere yaptığı sert çıkışlardan gaza geliyor. Bizim one minute gazlaması gibi yani..
 
Halk iradesi Adolf'u işaret ediyor ve Başbakan olması kaçınılmaz oluyor.ONU BU SÜREÇTE ENGELLEMEYE ÇALIŞAN STATÜKOYU VATAN HAİNLİĞİ VE ANTİ DEMOKRATİK OLMAKLA SUÇLUYOR. Halk onu alkışlıyor...    Sonuçta Hitler "%37" oyla iktidara geliyor.  Almanya bizden daha demokratik yasalara sahip olduğundan bu oy oranıyla meclis çoğunluğuna bile sahip değil Nazi partisi. Dolayısıyla yasaları değiştirecek güçleri yok. Ancak Hitler mutlak idareyi ele geçirmeye kararlı ve bunu yapmak için planını uygulamaya başlıyor:
 
27 Şubat 1933'te Alman Meclisi (Reichtag) kundaklanarak yakılıyor ve "Solcular" bundan sorumlu tutuluyor. SOL GÖRÜŞLÜLER VE MUHALİFLER TERÖR ÖRGÜTÜ KURMAK SUÇLAMASIYLA TUTUKLANIYOR.  Saldırıdan sorumlu tutulan Marinus van der Lubbe'nin daha sonra Nazi işbirlikçisi olduğu ortaya çıkacaktır. Bu olayı izleyen bir dizi saldırılar, darbe-devrim iddiaları ve mahkeme süreçleri başlıyor. BAŞBAKAN HİTLER KENDİSİNE KARŞI OLAN HERKESİ TERÖRİSTLERLE AYNI SAFTA OLMAKLA SUÇLUYOR.  Ülkede bölünmüşlük ve kargaşa baş gösteriyor. HİTLER BİLE BİLE ÜLKEYİ KAOSA GÖTÜRÜYOR. PEKİ BUNU NEDEN YAPIYOR? ÇÜNKÜ TARİH GÖSTERMİŞTİR Kİ ÜLKELERDE GÜVENSİZLİK VE KORKU ORTAYA ÇIKTIĞINDA İNSANLAR GÜVENLİKLERİ İÇİN SEVE SEVE ÖZGÜRLÜK VE HAKLARINI İSTEYEREK TESLİM EDERLER.
 
Olayların ertesinde Başbakan Hitler, "milletin ve devletin korunması ve selameti" için hükümetin tüm ANAYASAL güçleri elinde toplayabilmesi amacıyla bir kararname çıkarıyor. HİTLER ANAYASAYA SADIK YARGIYI SUÇLUYOR VE "ÖZGÜR ALMANYAAAA DİYE MEYDANLARDA BAĞIRIYOR.  ANAYASADA BAĞIMSIZ OLAN YARGIYI KENDİNE BAĞLIYOR. BU SÜREÇTE SİYASİ SUÇLAR İÇİN "ÖZEL MAHKEMELER" KURULUYOR VE SOLCULAR YARGILANMAYA BAŞLIYOR. İNSANLAR NEYLE SUÇLANDIKLARINI BİLMEDEN SÜRESİZ TUTUKLANIYOR VE  TUTUKLAMALAR MAHKUMİYETE DÖNÜŞÜYOR. BİR ÇOK AYDIN CEZAEVLERİNDE BU SÜREÇTE YAŞAMINI YİTİRİYOR. ONUR VE ŞEREF İNTİHARLARI YAŞANIYOR (!)
 
Gördüğünüz gibi herşey demokrasi ortamında doğal süreçlerle gerçekleşiyor. Yargının ele geçirilmesinden sonra "Schutzhaft" olarak adlandırılan yeni bir yargı konsepti getiriliyor. Bu, artık "Gestapo" ya dönüştürülen "Özel Yetkili Savcılar"a  herhangi bir suçlama olmaksızın istediği kişiyi süresiz gözaltına alma yetkisi tanıyor. Bu gözaltıların çoğu ölene dek hapiste kalma ile sonuçlanıyor.
 
PEKİ BU "YENİ DÜZEN" HALK TARFINDAN NASIL KABUL GÖRÜYOR?
 
Tuhaf bir biçimde Alman halkı bu gelişmeleri çabukça kabulleniyor. Çünkü: Bir Alman vatandaşı boyun eğip çalıştığı, siyasi argumanlara girmediği ve muhalif olmadığı, çocuklarını sistemin okullarına ve kiliseye gönderdiği sürece savcılar (gestapo) tarafından rahat bırakılıyorlar.
 
Shirer Alman halkının ezici çoğunluğunun bu yeni düzeni nasıl kabullendiğini şu sözlerle aktarıyor:
 
          "...Halkın kültür düzeyi sistemli bir süreç sonunda oldukça aşağılara çekilmişti ve bunun yeri dini ve milliyetçi fikirlerlerle
           doldurulmuştu. Cahil ve kültürsüz kalan halk elinden ne gibi kişisel hak ve özgürlüklerin alındığının bilincinde değildi.
           Baskı öylesine yoğundu ki iktidara destek vermek bir vatandaşlık görevi haline gelmişti. Ülkeye gelen bir gözlemci
           halkın nasıl sürü gibi güdüldüğünü ve sağıldığını göremeyecek kadar kör olduğuna tanıklık edince şaşkınlığa uğruyordu.
           Ezildiklerini hissetmiyorlardı bile...  Bilakis yeni yönetimin Almanya'nın geleceği için bir umut olduğunu düşünüyorlar
           ve gönülden destek oluyorlardı. Hayret verici biçimde umut ve güven doluydular..."
 
 
Şunu eklemek istiyorum:  Nazional Sozialist Partisi bunları demokratik seçimlerle, hem de sadece %37 oyla iktidara gelerek gerçekleştirdi.
Hitler ve Nazi partisi üyeleri için DEMOKRASİ, MUTLAK İKTİDARA GELMEK İÇİN SADECE BİR "ARAÇ"TI, "AMAÇ" DEĞİL...  Oyunlarını kitabına
uygun biçimde adım adım gerçekleşti.Acaba anayasa degisikligi istenen ulkemizde bu yolda mi ilerliyor??
Ugur ERDEMIR

Hiç yorum yok: